Saturday, April 12, 2008

Sayı 4 - Orta Doğu'da Devlet ve Demokrasi: Sorunlar ve Çözümler (Mart-Nisan 2008)


Sayı Editörü: Atakan Büke
Bu Sayıda…

Gündem
İttifaklar ve İhtilaflar - Mehmet Bekaroğlu
Kosova: Ahmakların Zaferi - Nuray Mert

Dosya: Ortadoğu’da Devlet ve Demokrasi
Ortadoğu’da Zayıf Sivil Toplum Literatürü ve Göz Ardı Edilenler - Edip Asaf Bekaroğlu ve Salim Çevik
En Sevilen Tartışma: İslam ve Demokrasi Birbiriyle Uyumlu Mudur? - Elif S. Uyar
ATÜT, İdris Küçükömer ve Sol - İrem Tuncer
Büyük Ortadoğu Projesi: Emperyalizmin Yumuşak Gücü - Haluk Gerger
Sermayenin Ortadoğu İşgali ve Mısır’da (Yeni)Liberal Dönüşüm: İntifah’tan İntifada’ya - Onur Bakır
Ortadoğu’da Petrol ve Demokrasi İlişkisine Bir bakış - Meliha Benli Altunışık
“Ulussuz” Devletler ve “Devletsiz” Toplumlar: Arap Coğrafyasında Ulus-Devlet Sorunu - Koray Büyüktuncer
Müslüman Kardeşler: Siyasi Mücadele ve İç Bölünme- Kıvanç Özcan
“Filistinlik” ve “İsraillilik” Arasında Demokrasi, Kimlik ve Aidiyet Arayışları: İsrail’in Arap Vatandaşları - Zeynep Başer
Doğu’da Sünni Saltanat İdeolojisi - R. İhsan Eliaçık
Ulus-Devlet Çağında Hilafet Siyaseti - Hatem Ete

Kültür-Sanat
Kemal Tahir’de Türk Toplum Gerçekliği - Alaattin Oğuz
II. Uluslararası Kardeş Edebiyatlar Buluşması - Mehmet Alkış

Portre
İbn Haldun - Necmettin Doğan
George Habaş - İlker Cörüt

Kitabiyat
İki Tekerlekli Yeni Medeniyet - Okay Bensoy
Bir Direniş Hareketi Olarak Hamas - İhsan Rıza

Thursday, April 10, 2008

Orta Doğu'da Zayıf Sivil Toplum Literatürü ve Gözardı Edilenler - Edip Asaf Bekaroğlu ve Salim Çevik


Özet
Ortadoğu’da sivil toplum üzerine yapılan çalışmalar demokratikleşme literatürünün genel metodolojik sorunlarını paylaşmaktadırlar. Sivil toplum, politik kültür ve demokratikleşme arasında doğrudan bir ilişki kuran bu çalışmalar Ortadoğu’da sivil toplumun zayıflığını ya Doğulu insanın doğasına, ya İslam’a, ya da devlet erkinin toplumdan özerk yapılanmasına bağlamaktadırlar. Oysa bu tespitler İslam’a ilişkin önyargılara dayanmaları yanında emperyalist müdahaleleri ve ekonomi-siyaset ilişkisini göz ardı etmeleri açısından da sorunludurlar. Bu çalışmalar, normatif tutumları ile birlikte olanın analizinden ziyade olandan hoşnutsuzluğu ve olması gerekeni işaret etmektedirler.

ثقافة المجتمع المدني في الشرق الأوسط والهوامش المنسية
الملخص
تشترك الدراسات التي تبحث عن المجتمع المدني في الشرق الأوسط في الموانع المنهجية العامة للثقافة الديمقراطية. إن هذه الدراسات المرتبطة مباشرة بالثقافة السياسية والديمقراطية وبالمجتمع المدني، ويرجع سبب ضعف المجتمع المدني في الشرق الأوسط إلى طبيعة الإنسان الشرقي أو إلى الإسلام أو إلى تشكل سلطة الدولة بشكل منفصل عن المجتمع. هذه الآراء تحتوي على آراء مسبقة عن لإسلام، وفي نفس الوقت تبعد النظر عن العلاقة بين السياسة والاقتصاد، والتدخلات الإمبريالية. تشير هذه الدراسة إلى المواقف التنظيمية التي ترجح عدم تقبل الواقع المطلوب عن تحليل الواقع



Weak Civil Society in the Middle East and Some Notes on Disregarded Points
Abstract
The works on civil society in the Middle East share the general methodological handicaps of democratization literature. Such studies that establish a direct relationship between civil society, political culture and democratization suggest that the weakness of civil society in the Middle East stems either from the nature of Eastern peoples, or Islam, or the state’s autonomous position from the society. However, these arguments, besides their prejudices about Islam, disregard imperialist interventions and the relationship between economy and politics. Also, being highly normative, such studies, more than analyzing an existing situation, indicate a position for a desired future or a discontent with an existing situation.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

En Sevilen Tartışma: İslam ve Demokrasi Birbiriyle Uyumlu mudur? - Elif Uyar


Özet
Bugün İslâm ve demokrasi arasındaki müphem ilişki, nüfusun önemli kısımlarını müslümanların oluşturduğu toplumları aşan özellikle Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da oldukça ilgi çeken, İslâm ve terörizm ilişkisi gibi sansasyonel uzantılarıyla gündemleri yoğun bir şekilde işgal eden bir tartışmanın temelini oluşturuyor. Bu durum İslâm ve demokrasi arasında varsayılan ilişkiyi ya da çatışmayı çözümlemeye çalışmanın bir adım ötesine geçip bu popüler tartışmanın eleştirel bir incelemesini yapmayı elzem kılmaktadır. Oryantalist yargılarla, özcü ve indirgemeci bir bakış açısı ile şekillenen bu tartışma öncelikle bizatihi ana sorunsalının oluşturan ön kabuller bakımından sorgulanmalıdır. Bunun da ötesinde İslâm ve demokrasi başlığı altında günümüzün yaygın tartışma biçimlerini ve bunların bütün çeşitliliğiyle özellikle Türkiye'de gündemi bu derece işgal edişinin sebeplerini irdelemek anlamlı görünmektedir.

المناقشات الجذابة: هل الإسلام والديمقراطية متلائمين؟
الملخص
تجلب العلاقة بين الإسلام والديمقراطية اليوم انتباه أوروبا الغربية وأمريكا الشمالية خاصة، وكذلك العلاقة بين الإرهاب والإسلام، ويشكل أساس المناقشة التي تحتل الرأي العام بشكل مكثف. يجب وضع دراسة نقدية لهذه المناقشة الراهنة متجاوزين خطوة إلى الأمام، ومحاولة فهم العلاقة المفترضة القائمة بين الإسلام وبين الديمقراطية أو حل النزاع بينهما، حيث تتشكل هذه المناقشة بأحكام إستشراقية، ورؤى تقلل من شأنها وتحجمها. والدراسة مفتوحة مبدئيا لمناقشة المشكلة الأساسية بسبب احتوائها على آراء مسبقة. وكذلك يجب تدقيق الأراء السائدة تحت عنوان "الديمقراطية والإسلام" من كل جوانبها خاصة التي تشغل الرأي العام في تركيا




AbstractThe Popular Debate: Is Islam compatible with Democracy? Contemporary relationship between Islam and democracy constructs the basis for the debate which especially attracts Western Europe the Northern America, hence surmounting Islamic societies, and which intensively occupies the agenda of the discussions on the relationship between Islam and terrorism. Therefore, it is necessary to critically engage in this popular debate while going a step further than merely attempting to analyse the putative accordance or the conflict between Islam and democracy. The debate is primarily open to critique because of the assumptions inherent in the major problematique. Thus, it is necessary to scrutinize the contemporary debates under the heading of Islam and democracy, and especially the occupying position of this debate (in its several variations) in Turkey.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

ATÜT, İdris Küçükömer ve Sol - İrem Tuncer


Özet
1960’larda Fransa’da başlayan ve 1960’ların sonunda Türkiye’de de yankısını bulan Asya Tipi Üretim Tarzı tartışmaları ve bu tartışmaların siyasi açılımları tarihsel politik bağlamına göre değişiklikler arzetmiştir. Bu çalışma, bu tartışmanın Türkiye ayağını kısaca özetledikten sonra özellikle İdris Küçükömer’in görüşlerine ve bu görüşlerin Türkiye’nin bugünkü siyasi arenasındaki izlerine bakmaktadır. Türkiye’nin bugünkü siyasi arenasında öne çıkan önemli olgulardan bir tanesi liberal sol ve siyasal İslamın Kemalizm ve devletin despotik karakterini eleştirmekte ortaklaşması ve sivil toplum kavramını öne çıkarmalarıdır. Buradaki ortaklaşmanın temel göstergeleri her iki grubun sivil toplum, Türkiye’de sivil toplumun gelişmemiş olmasının nedenleri, merkez-çevre ayrılığı üzerine görüşlerinde bulunabilir. Bu makale, bu benzerlikleri, ATÜT tartışması içerisinde ortaya atılmış görüşlerin ve bunların siyasi açılımlarının bugünkü ve kısmen çarpıtılmış biçimi olarak gösterme ve Marksist bir eleştiriye tabii tutma çabasıdır.

منهج الإنتاج الآسيوي، إدريس كوجوك عمر واليسار
الملخص
بدأت النقاشات حول طراز الإنتاج الآسوي في بداية الستينات في فرنسا ثم وصلت صداها إلى تركيا في نهاية الستينات، وأظهرت هذه المناقشات اختلافات حسب ارتباطات سياسية –تاريخية وانفتاحات سياسية. وهذه الدراسة تختصر هذه المناقشات التي تدور في تركيا ،وتلقي نظرة علي آراء (إدريس كوجوك عمر) وانعكاسات آرائه على ميدان السياسة في الحاضر. ومن أهم إحدى المكونات التي تتصدر الميدان السياسي اليوم هو اشتراك اليسار الليبرالي والإسلام السياسي في انتقاد الكمالية ومميزات الدولة الاستبدادية، وإظهار مفهوم المجتمع المدني إلى الأمام. وهنا نرى المؤشر الأساسي في هذا الاشتراك لكلا المجموعتين هو المجتمع المدني وآراءهما في أسباب عدم تطورها في تركيا، واختلاف المركز والمحيط في تركيا. وهذا المقال محاولة لإظهار هذه التشابه في إطار منهج الإنتاج الآسيوي المناقشات التي ألقيت على الساحة وانفتاحاتها اليوم وإظهارها بشكل محرف قسميا وإلحاقها بانتقادات ماركسية



Asiatic Mode of Production, İdris Küçükömer and Left
Abstract

Debates on Asiatic Mode of Production, started in France in 1960s and echoed in Turkey during late 1960s, and their political implications show remarkable differences as the political and historical context changes. This study gives a brief summary of the debates in Turkey and tries to follow its traces in contemporary political of arena. Especially İdris Küçükömer’s ideas and their political implications have great importance here. One important phenomena today in Turkey’ political arena is that liberal left and political Islam appear to have common grounds in criticisizing Kemalizm and despotic character of the state and they both suggest civil society as the solution. This article, is an attempt to show that these similarities are current forms and even distorted forms of the ideas mentioned within the debate on Asiatic Mode of Production and political implications of these ideas. A Marxist critique is tried to be applied.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

Büyük Orta Doğu Projesi: Emperyalizmin Yumuşak Gücü - Haluk Gerger


Özet
Orta Doğu halklarının 20. yüzyıldaki talepleri, önce İngiltere ve Fransa daha sonra da onların yerini alan ABD tarafından büyük bir saldırı ile karşılandı. Emperyalizmin devrimci gücü ABD bu saldırıyı yeni yöntemlerle sürdürmektedir. Küreselleşmenin de dinamiklerini kullanan ABD, “Sert Güç”ünü, değerler hegemonyasını kurduğu ideolojik ve kültürel araçlardan oluşan “Yumuşak Güç” ile desteklemektedir. Amaçlanan hem sert gücün yıkımının üzerini örtmek hem de hegemonyaya kültürel direncin en fazla olduğu coğrafyayı yeniden dizayn etmektir. Bunun adı Büyük Orta Doğu Projesi konulmuştur. Amerikan emperyalizmi, “Sert Güç”-“Yumuşak Güç”-yeniden “Sert Güç” şeklinde devam etmektedir.

مشروع الشرق الأوسط الكبير: والقوة ذات الملمس اللين للبرالية
الملخص
تعرض متطلبات شعوب الشرق الأوسط في القرن العشرين أولاً من قبل إنكلترا ثم فرنسا ومن بعدهما الولايات المتحدة إلى اضطهاد كبير. ومازالت أمريكا المتمثلة في القوة الثورية للإمبريالية مستمرة في هذا الهجوم بأساليب مختلفة. استعملت الولايات المتحدة قوتها الضاربة وبقسوة والمتمثلة في ديناميكية العولمة، ودعمتها بالقوة اللينة المتمثلة في هيمنة القيم المبنية على آليات ثقافية وعقائدية مستهدفة بذلك تغطية قوتها المدمرة، وتحاول تنظيم منطقة جغرافية واجهت أشد مقاومة ضد هيمنتها، وسمي هذا بمشروع الشرق الأوسط الكبير. وتستمر الإمبريالية الأمريكية على تسلسل قوة قاسية- قوة لينة ثم قوة قاسية وهكذا دواليك


Greater Middle East Project: Soft Power of Imperialism
Abstract
The demands of Middle Eastern peoples are assaulted by first the UK and France, and after that the USA, the revolutionary power of imperialism, continued this attack with new means. The USA, using the dynamics of globalization, backs up its “Hard Power” with “Soft Power” that consist of ideological and cultural instruments to build its hegemony of values. The goal is not only to shade the destruction of “hard power” but also to re-design a region that preserves the most significant cultural challenge to the hegemony. It is named as Greater Middle East Project. American imperialism continues as “Hard Power”-“Soft Power”-and again “Hard Power”.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

Sermayenin Orta Doğu İşgali ve Mısır'da (Yeni)Liberal Dönüşüm: İntifah'tan İntifada'ya - Onur Bakır


Özet
Bu çalışmanın temel amacı, Mısır’ın, 1970’lerden bu yana geçirdiği radikal dönüşümü ele almak, Mısır’ın nasıl ABD-İsrail hattına geçtiğini ve emperyalist-kapitalist hegemonyaya eklemlendiğini tartışmaktır. Çalışmada, Mısır’da yaşanan (neo)liberal dönüşüm süreci (infitah) ve bunun politik, ekonomik ve toplumsal sonuçları masaya yatırılarak, son dönemde Mısır’da emekçi sınıfların yürüttükleri başkaldırı ve mücadeleye (intifada) dikkat çekilecektir. Mısır ve Türkiye’nin yaşadığı süreçlerin ve Ortadoğu’daki ekonomik-politik konumlarının ciddi benzerlikler taşıdığının iddia edileceği çalışmada, Mısır ve Türkiyeli emekçiler arasında dayanışma ağlarının örülmesinin önemi vurgulanacaktır.


السيطرة الرأسمالية في الشرق الأوسط و التحول النيولبرالي في مصر: من الانفتاح إلى الانتفاضة
الملخص
الهدف الرئيس من هذه المقالة هو دراسة التحول الجذري التي مرت بها مصر منذ السبعينات من القرن الماضي، ومناقشة كيفية انحيازها إلى صف الولايات المتحدة وإسرائيل وسيطرة الرأسمالية – الإمبريالية. تضع هذه الدراسة فترة التحول النيولبرالي (الانفتاح) ونتائجها السياسية والاقتصادية والاجتماعية تحت المجهر، وتشد الإنتباه إلى تمرد العمال ونضالهم (الانتفاضة) في الآونة الأخيرة في مصر. كما تدعي هذه الدراسة تشابه الفترات التي مرت بها تركيا ومصر في الأوضاع الاقتصادية والسياسية السائدة في الشرق الأوسط، وتدعوا إلى نسج روابط التعاون بين العمال في تركيا ومصر



Capital’s Invasion in the Middle East and (Neo)Liberal Transformation in Egypt: From Infitah to Intifada
Abstract
The main aim of this study is to review the radical transformation process that Egypt has been undergoing since 1970s and to discuss Egypt’s reorientation towards capitalist-imperialist hegemonic bloc and US-Israel front. In this study, (neo)liberal transformation process in Egypt (infitah) and its political, economic and social outcomes will be evaluated and the uprising and struggle of Egyptian working classes (intifada) in the recent years will be mentioned. The study will argue that the processes that Egypt and Turkey has been experiencing and their political and economic position show a great similarity and it will emphasize the importance of solidarity networks between Egyptian and Turkey’s working classes.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

Orta Doğu'da Petrol ve Demokrasi İlişkisine Bir Bakış - Meliha Benli Altunışık


Özet
Gelirlerinin büyük bir bölümünü petrolden sağlayan ülkelerde petrol rantı devlet oluşumu sürecini, devletin yapısını ve devlet-toplum ilişkilerini derinden etkilemektedir. Bu süreçler sonucunda kurumsal gelişim açısından zayıf, vergileme kapasitesi sınırlı, rant dağıtım fonksiyonu gelişmiş bir devlet ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda gelişen rantiye devlet ile toplum arasındaki sözleşme daha çok dağıtım fonksiyonu çerçevesinde oluşmakta, devletin toplumsal meşruiyeti bu yolla sağlanmaktadır. Böyle bir ortamda toplumsal muhalefetin oluşması zorlaşmakta, oluşursa da bu muhalefet daha çok kimliksel ya da aşiret aidiyetleri üzerinde gelişmektedir. Bu makale Ortadoğu’da petrol gelirlerine dayalı rantiye devletlerin siyasal yapılarının özelliklerini ve dönüşüm olasılıklarını çeşitli örnekler üzerinden tartışmayı amaçlamaktadır.

نظرة على العلاقة بين الديمقراطية والنفط في الشرق الأوسط
الملخص
تؤثر بعمق إيرادات النفط في الدولة التي يتكون دخلها الأكبر من النفط في وتيرة تكوين الدولة وبنائها، والعلاقة بين الدولة –والمجتمع. ونتيجة هذه الوتيرة تكون الدولة ضعيفة من ناحية تطور المؤسسات فيها، وتكون محدودة السعة في وضع الضرائب، ومتطورة في توظيف توزيع ريعها من النفط. يتكون العقد بين الدولة والمجتمع في هذا الإطار، وفي هذا السياق فإن العقد الذي بين الدولة والمجتمع غالبا في إطار وظيفة التوزيع ويكتسب مشروعيتها الاجتماعية من هذه الوسيلة. وفي هذه الأوضاع يصعب تكوين المعارضة الاجتماعية، وحتى إذا تكونت هذه المعارضة فإنها تكون غالبا بهوية شخصية أو عشائرية. تستهدف هذه المقالة إلى مناقشة نماذج مختلفة عن مواصفات البنية السياسية للدولة التي تستند على إيرادات النفط في الشرق الأوسط وإحتمالات تحولها



Abstract
An Overview of the Relationship between Petroleum and Democracy in the Middle East

Petroleum rent of those countries which derive most of their revenues from petroleum has deep impacts on State-Making processes, organization of the State, and State-Society relations in these countries. The State which comes into existence following these processes is of a kind of State with weak institutionalization and limited tax-extracting capacities, while having great capabilities in distributing rent. In this context, contract between the developing rentier State and society is generally constituted upon the framework of the distributive function of the State. Moreover, social legitimacy of the State is maintained in this way. Thus, it becomes difficult to construct social contention, and where it is constructed, it is mainly based either on identities, or on being a member of a community. This study aims at discussing the features of the political structures, and of the possibilities of transformation, of the rentier States obliged to revenues derived from petroleum incomes in the Middle East, via several samples.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

'Ulus'suz Devletler ve 'Devlet'siz Toplumlar: Arap Coğrafyasında Ulus-Devlet Sorunu - Koray Büyüktuncer


Özet
Bu çalışmanın amacı ‘çok devlet/tek ulus’ ve ‘çok toplum/tek devlet’ ikilemlerinin Orta Doğu devlet sistemi üzerindeki etkilerini betimlemek ve tartışmaktır. Çalışma ulus-devlet örgütlenmesinin Orta Doğu devlet sistemini tanımlayamayacağını ve ulus-devlet dayatmasının bölge sorunlarını derinleştirdiğini ve daha da derinleştireceğini iddia etmektedir. Konu, Orta Doğu toplumlarının parçalanmış yapısı, bölge halklarını temsil edebilecek merkezin bulunmayışı, devlet-üstü ideolojilerin ve diğer yapısal/toplumsal özelliklerinin devlet sistemine etkileri ekseninde ele alınmaktadır.

دول بلا أمة، ومجتمعات بلا دولة :مشكلة الأمة والدلة في الشرق الأوسط
الملخص
الهدف من هذه المقالة هو توصيف ومناقشة آثار معضلة (أمة واحدة/دول كثيرة،ومجتمعات كثيرة/دولة واحدة) على نظام الدولة في الشرق الأوسط. وتدعي هذه المقالة على أن نظام الدولة في الشرق الأوسط لا يستطيع تقديم تعريف لتنظيم الدولةوالأمة. كما أن إجبار الدولة على مقولة الدولة-الأمة تعمق وسوف تعمق أكثر مشاكل المنطقة. الموضوع هو أن تفكك بناء المجتمعات في الشرق الأوسط وعدم وجود مركز يمثل شعوب المنطقة، ودراستها في محور العقائد (ما فوق الدولة) والخصائص البنيوية والاجتماعية الأخرى وتأثيرها على نظام الدولة


States without Nations and Societies without States: Nation-State Problem in Arab World
Abstract
This study tries to portray and discuss the effects of the dilemmas of ‘one nation/plural states’ and ‘one state/plural societies’. The study argues that Middle Eastern state system cannot be defined as nation-state and the imposition of such a model has deepened and is likely to further deepen the problems of the region. The subject is discussed in terms of fragmentations in Middle Eastern society, lack of a regional centre which could represent the people of the region, the effects of the supra-state ideologies and other structural social conditions on the state system.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

Müslüman Kardeşler: Siyasi Mücadele ve İç Bölünme - Kıvanç Özcan


Özet
Bu yazı, 1928’de Hasan el-Benna tarafından Mısır’da kurulan Müslüman Kardeşler örgütünün Mübarek yönetimiyle mücadelesini ve kendi içinde yaşadığı bölünmeleri tartışmayı amaçlamaktadır. Müslüman Kardeşler, elde ettiği halk desteği ve seçimlerde kazandığı başarılar göz önüne alındığında, Mübarek yönetiminin karşısındaki en kitlesel muhalefet hareketidir. Müslüman Kardeşler’in son yıllarda karşılaştığı baskılar ve bu baskılara karşı geliştirmeye çalıştığı stratejiler bu yazıda ele alınmakta, Mübarek yönetiminin ve Müslüman Kardeşler’in politik stratejilerine değinilmektedir. Buna ek olarak örgütün içindeki bölünme ve bu bölünmeye neden olan etkenlerin yanısıra radikal, muhafazakâr ve eski kuşak üyelerle ılımlı, pragmatik ve yeni kuşak üyeler arasındaki ayrışma ve çatışma da incelenmektedir.


الإخوان المسلمون: الصراع السياسي والانقسام الداخلي
الملخص
هذه المقالة تهدف إلى مناقشة حركة الإخوان المسلمين التي أسسها حسن البنا عام 1928 في مصر، وصراعها ضد إدارة مبارك، والانقسامات الداخلية التي تعيشها. وإذا أخذنا بعين الاعتبار التأييد الذي حققه الإخوان المسلمون، والنصر الذي أحرزوه في الانتخابات، فهم الكتلة الأقوى في حركات المعارضة أمام إدارة مبارك. وتناقش هذه المقالة الضغوط التي تواجه الأخوان المسلمين ومحاولتهم تطوير الإستراتيجيات ضد هذه الضغوط. وتتطرق هذه المقالة للإستراتيجات السياسية لكل من إدارة مبارك ومنظمة الإخوان المسلمين، بالإضافة لذلك تلمح إلى الانقسام الداخلي للحركة، وتناقش الأسباب التي أدت إلى هذا الإنقسام. كما تدقق الصراع والتفرق بين أعضاء الجيل السابق، الأصوليين والمحافظين وبين الجيل الجديد، المعتدلين البرغماتيين


Abstract
Muslim Brotherhood: Political Struggle and Disintegration

This article aims to discuss the Muslim Brotherhood organization, which is founded by Hasan Al-Benna in 1928 in Egypt, in relation to its struggle with the Mubarak regime and the disintegration of the organization itself. Today, in respect to its popular support and political success, the Muslim Brotherhood can be defined as the biggest mass opposition movement in Egypt. First, the repression that the organization has been facing in recent years and the strategies that have been developed to respond to the repression are going to be discussed in this article. In this context, political strategies of both the Mubarak regime and the organization are going to be considered. In addition, this article, in general, involves the internal divisions within the organization and factors which led to these divisions. In particular, the article is going to try to explain the disintegration between radical, conservative and old guard, and moderate, pragmatic and young generation.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

Wednesday, April 9, 2008

'Filistinlilik' ve 'İsraillilik' Arasında Demokrasi, Kimlik ve Aidiyet Arayışları: İsrail'in Arap Vatandaşları - Zeynep Başer


Özet
İsrail’deki Filistinli azınlık bugün toplam nüfusun yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Bunlar kanunen eşit vatandaş statüsünde olsalar da, hayatın her alanında çeşitli ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadırlar. Günümüzde Filistinli İsrail vatandaşlarının İsrail devletinden, özellikle vatandaşlık statülerine ilişkin “tüm vatandaşlarının devleti” sloganı çevresinde şekillenen bir dizi önemli talebi bulunmaktadır. Bu yazıda, bu talepleri tartışıyoruz. Bu amaçla önce İsrail’de demokrasinin sınırları inceliyor, daha sonra Arap vatandaşların İsrail ve Filistin’de yaşanan gelişmeler ekseninde 1948’den günümüze değin geçirdiği kimlik dönüşümlerini ve bunların toplumsal bilinçlenme süreçlerine olan etkilerini değerlendirmeye çalışıyoruz.

الديمقراطية "الإسرائيلية والفلسطينية"، البحث عن الهوية واللإنتماء: مواطنوا إسرائيل العرب
الملخص
تكون الأقلية الفلسطينية عشرين بالمئة من تعداد المجتمع في إسرائيل اليوم، وهؤلاء هم الفلسطيون العرب الذين بقوا في المنطقة التي تُدعي الآن بإسرائيل والتي أعلنت استقلالها في عام 1948، وحصلوا على الهوية الإسرائيلية. وهؤلاء وإن كانوا متساوين في الحقوق بحكم الهوية، إلا أنهم يتعرضون للتمييز والتفرقة في شتى المجالات. يوجد لهؤلاء الفلسطينيين الذين يحملون الهوية الإسرائيلية سلسلة من الطلبات المهمة المتعلقة بالهوية تحت شعار "الدولة لجميع المواطنين" ويناقش هذه المقالة ماهية هذه الطلبات، وإلى أي مدى يمكن تحقيق هذه المتطلبات في الشروط الراهنة في اسرائيل. ومن أجل ذلك يدرس حدود الديمقراطية في إسرائيل، وفي هذا الإطار يدرس علاقة الدولة مع المواطنين الفلسطينيين، ومن ثم يحاول تقيم التحولات في الهوية منذ عام 1948 إلى يومنا هذا ،وتأثيراتها على مواطني إسرائيل العرب في وتيرة التوعية الاجتماعية على محور التطورات الراهنة في إسرائيل وفلسطين


Israel’s Arab Citizens: Search for democracy, identity and belongingness between being Palestinian and being Israelite
Abstract
The Palestinian minority in Israel constitutes approximately 20 percent of the total population. Although they are citizens in Israel with legal and political rights, characterization of the Israeli state as the “state of the Jewish people” denies them equal citizenship rights with Jews and integrates them only to a limited degree in its politics, society and economics. Today the Arab citizens of Israel have a number of significant and committed demands from the state with regards to their citizenship status, which is characterized by the slogan “a state for all its citizens”. The main aim of this paper is to explore the likelihood and the extent to which the Arab citizens will be able to achieve those demands, by exploring their relationship with the Israeli state and the developments in their status and awareness as citizens within the Israeli political system from 1948 onwards.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

Doğu'da Sünni Saltanat İdeolojisi - R. İhsan Eliaçık


Özet
Bu makalede yirminci yüzyıl İslam siyaset düşüncesinin devraldığı tarihsel (Sünni) miras incelenmektedir. Bu doğrultuda, sırasıyla Maverdi, Gazali, İbn Cema’a ve İbn Teymiye gibi isimlerin görüşleri ana hatlarıyla ele alınmıştır. Günümüzde çoğu dini çevrenin düşünceleri bu düşünürlerin fikirleri etrafında şekillenmektedir. Bu nedenle, Sunni Saltanat İdeolojisi ve Şii İmamet Mitolojisi’ni aşmak ve yeni siyasi anlayışlar, üst anlatılar, hareketler, icraatlar ve kurumlar oluşturmak için İslam dünyasında siyaset düşüncesinin tarihsel mirası ile yüzleşmek ve hesaplaşmak bir önkoşuldur. Bu makale, Sünnî Saltanat İdeolojisi üzerine odaklanarak bu doğrultuda bir katkı yapma çabasıdır.

عقيدة سلطنة السنة في الشرق
الملخص
تدرس هذه المقالة استلام الفكر السياسي الإسلامي الميراث السني التاريخي في القرن العشرين. ومن هذا المنطلق تتناول بالبحث الخطوط الرئيسية لأفكار كل من: ماوردي، والغزالي، وابن جماع، وابن تيمية حيث يتشكل معظم الأفكار حول آراء هذه الأسماء
ومن أجل ذلك يشترط مواجة ومحاسبة الفكر السياسي في العالم الإسلامي مع الميراث التاريخي لتخطي عقيدة سلطنة السنة، وأسطورة الإمامة الشيعية لتكوين المؤسسات، والإجراءات، والحركات، وإعطاء مفاهيم سياسية جديدة
هذه المقالة محاولة للمساهمة من خلال التركيز والتمحور على عقيدة سلطنة السنة


The Ideology of Sunni Sultanate in the East
Abstract
This study elaborates the historical (Sunni) legacy that Islamic political thought of the twentieth century has taken over. Thus, main features of the ideas of such people as Maverdi, Ghazali, İbn Cema’a and İbn Taymiyah are discussed. Ideas of these thinkers have shaped the framework of most of the contemporary religious thinking. Therefore, one should both confront and challenge the historical legacy of the political thinking in the Islamic world, not only in order to overcome the Sunni Sultanate Ideology and the Shia Imamate Mythology, but also to construct new political conceptions, meta-narratives, movements, performances and institutions. Focusing on the Sunni Sultanate Ideology, this work aims at contributing in this direction.


doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

Tuesday, April 8, 2008

Ulus Devlet Çağında Hilafet Siyaseti - Hatem Ete




Özet
Önceleri peygamberin siyasi önderliğinin halefi olmak anlamına gelen halifelik, Emeviler ile birlikte “Allah’ın halifesi” olma payesi edinmiş ve sonrasında hükümdarların meşruiyet devşirdikleri bir kurum haline gelmiştir. Abdülhamit döneminde hilafet makamı etkinlik kazanıp Pan-İslamcı politikaların merkezine yerleşse bile İslam dünyasına bağımsız ulus devlet olma alternatifi sunan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte hilafet ilga edilmiştir. İlga edilmesine rağmen hilafet İslam ümmetinin varlığını sembolize ettiği için Müslümanların zihin dünyasındaki yerini korumuştur. Yeni bir siyasi durum ve anlam dünyasının inşa edildiği 19. ve 20. yüzyıllardaki hilafet tartışmalarını incelemek bu anlamda önemlidir.

سياسية الحلافة في عصر الدولة الأممية
الملخص
إن مفهوم الخلافة قد تعرض لتطورات وتغيرات على مر الزمان، بدءً من "خليفية رسول الله " صلى الله عليه و سلم مرورا ب" خليفة الله " فى عهد الأموييين وانتهاءً بالخلافة التي تم استخدامها لاضفاء الشرعية على النظم الْمَلكية. وبالرغم من تعاظم دور وأهمية مؤسسة الخلافة فى عهد السلطان عبد الحميد الثاني كعامل أساس في مشروعه السياسي المعروف ب" الوحدة الإسلامية " فإنها ألغيت من قبل الجمهورية التركية كدولة شعبية ومستقلة عن هذا لمشروع ولكن مفهوم الخلافة ظل موجودا في نفوس المسلمين كرمز للأمة الاسلامية واحتفظ بمكانته في الوعي الإسلامي. الأمر الذي يدل على أهمية دراسة المناقشات التى جرت حول مفهوم ومؤسسة الخلافة. في حين بروز وضع سياسي جديد ومحاولة تشكيل منظومة دلالية جديدة فى القرنين التاسع عشر والعشرين



Politics of Caliphate in the Era of Nation-States
Abstract
The Caliphate, formerly understood as the office of successor to the Prophet’s political leadership, later acquired the position of “God’s agent” with the rule of the Umayyads and turned into an institution that legitimizes the monarchy. Although, the office of the Caliphate was revived during the reign of Abdulhamid II, it was abolished by the Republic of Turkey that promoted the alternative nation-state model. However, symbolizing the unity of the Umma, the Caliphate continued to maintain its special place in the hearts of Muslims. This article analyzes the discussions surrounding the Caliphate in the 19th and 20th centuries when a new political situation and mindset was being established.




doğudan, Mart-Nisan 2008, Yıl 1, Sayı 4

Sunday, April 6, 2008

(TAM METİN) Aydın Çubukçu- İran Kültürünün Temel Özellikleri



Savaşlar, insanlığın tanıdığı en karmaşık ilişki biçimlerinden biridir. Bazen, kimi barbar topluluklarda olduğu gibi, üretim biçimi olarak göründüğü de olmuştur; bazen belli bir üretim biçimini sürdürmenin halinde olarak işlev görmüştür. Her durumda savaş, başlatanın da maruz kalanın da hayati işlevlerinin sınandığı, var oluşlarının bütün unsurlarının harekete geçirildiği bir ilişki biçimi olmuştur.
Bu kapsamı dolayısıyla, herhangi bir savaşı değerlendirirken, savaşanların yalnızca maddî güçlerini (silâh, iaşe ve ibate, lojistik kaynaklar ve destekler, coğrafî ve sosyal koşullar, siyasal yapı vs.) değil, bunlar kadar önemli olmak üzere, kültürel değerleri de (dinler, inançlar, ideolojiler, gelenekler ve töreler vs.) hesaba katmak gerekir. Bu ikinciler, genel olarak “manevî güçler” olarak görülürse de, savaş söz konusu olduğunda maddî güçler gibi hareket ve etki ederler.
İran’ın günümüzdeki koşullarından ve ABD ile olan güncel “gerginliğinden” söz ederken bu özellik önem kazanmaktadır.
Bu yazıda, art arda üç gezinin izlenimlerine dayanarak, İran’ı bir de bu açıdan değerlendirerek dosyamıza katkıda bulunmaya çalışacağım.

SÜREKLİLİK VE KAPSAYICILIK
Şiraz’ın birkaç kilometre uzağındaki tarihî Persepolis kentinde duvar kabartmalarından birini anlatan mihmandarımız, “Hazreti Zerdüşt Peygamber” dediğinde, gruptakilerin hemen hepsi büyük bir şaşkınlığa düştü. Bunu fark eden mihmandarımız açıklama gereği duydu: “Bize göre Hz. Zerdüşt, hak peygamberdir!”
Zerdüşt dininin kutsal simgelerinden on iki yapraklı lotus çiçeğini, her bir yaprağına bir imam resmedilmiş olarak İsfahan çarşısında sergileyen minyatürcü, yine İsfahan’daki binlerce yıllık ateş tapınağını “bizim mimarîmizde, bu kemerlere minare eklersiniz cami olur, çan kulesi eklersiniz kilise…” diye anlatan rehber, hep aynı kavram ekseninde ifade edilebilecek tarihî bir gerçeğe işaret ediyorlardı. Namaz taşları üzerindeki aslan (Zerdüşt dininde Nevruz’un simgesi) veya avuç içinde göz tasvirleri, binlerce yıl öncesini değil, bugünü, şimdi yaşananı gösteriyordu.
Doğu bilim ve edebiyatının iki zirvesi Ömer Hayyam ve El Birûnî’in Tahran’ın en büyük parklarından birindeki heykelleri, onların halkın hafızasındaki yerlerini sağlamlaştırıyor.
Ömer Hayyam, bizde daha çok, aşk, şarap, ölüm ve hayat temalı rubailer yazmış muzip bir şair olarak tanınır. Özellikle keyif ehlinin hafif kafayı bulduğu anlarda en azından bir iki Hayyam dizesi sofrayı şenlendirir.

Kalk gel!
Bir testi şarap getir.
Ki, vücudumuzun toprağından
Testi yapılmadan önce
Kana kana testiden içelim

Tıp, astronomi ve özellikle matematik alanında Batı bilim ve düşüncesini derinden etkilemiş ve yönlendirmiş olan büyük bilgin ve filozof Hayyam ile şarabın şairi Hayyam’ın aynı kişi olup olmadığı tartışılan ama sonuca bağlanamayan bir sorun olarak havada asılı kalsın, Tahran’daki Lâle Parkında bilgece bir güzellikle çevresini süzen heykel, bu iki kişiliği birleştirmiştir. Ellerini muhteşem bir kitap üzerinde kavuşturmuş olan Hayyam, ayaklarının arasında da bir şarap testisi tutmaktadır.
Matematik, Astronomi, Geometri, Fizik, Kimya, Tıp, Eczacılık, Tarih, Coğrafya, Filoloji, Etnoloji, Jeoloji, Dinler ve Mezhepler Tarihi gibi 30 kadar bilim dalında çalışmalar yapan, eserler veren, Arapça, Farsça, İbranîce, Rumca, Süryanîce, Yunanca ve Çince bilen El Birûnî ise, evreni kucaklayan, evrenle birleşen bir yüce bilgin olarak tasvir edilmiş. İslâm Medeniyetleri uzmanı sevgili Hakkı Aygün’ün anlattığına göre, Hindistan’ın yerinde bir zamanlar büyük bir okyanus bulunduğunu ilk keşfeden odur. Ekvatorun çevresini, bugünkü hesaplama teknikleriyle elde edilen bilgilere uyumlu olarak ilk kez o hesaplamıştır. Dünyanın yuvarlak olduğunu, Batılı bilginlerden çok önce o söylemiştir. Günümüzde “Molla Rejimi” imgesiyle bu iki büyük bilginin öğretilerinin çeliştiğini varsaymak için yeterince propaganda yapılıyor. Oysa onların adları ve ünleri bütün İranlılar için gurur ve övünç vesilesidir ve bunu hiçbir rejim değiştiremez.
İki heykelin de içinde bulunduğu Lâle Parkının hemen yanında, “İran Modern Sanatlar Müzesi” bulunuyor. XX. Yüzyılın en önemli modern ressam ve heykeltıraşları, Picasso, Chagall, H. Moore, Klee, Pisarro, Manet… Orijinal yağlıboyalar, gravürler, suluboyalar… İran modern resminin önde gelen temsilcilerinin eserleri… Oldukça büyük ve adına yaraşır bir mimarî eser olan müze binasında bir arada bulunuyorlar. Pek çoğu eski Şah aristokrasisinin koleksiyonlarından toplanıp müzeye alınmış. Anlatılmak istenen açık: Süreklilik ve sahiplenmenin kapsamında insanlığın ortak hazinelerinin tümü bulunuyor.
İslâm Eserleri Müzesi ile Modern Sanatlar Müzesi arasında bu bakımdan hiçbir fark yok. Hepsi birbirini tamamlıyor ve İran’ın kadim gelenekleri içinde aynı bütünlüğün parçaları olarak birbirlerini dışlamadan bulunabiliyor…
Fakat hiç kuşkusuz, süreklilik ve kapsayıcılık kavramlarının en somut örneği, Kum’daki Ayetullah Necefî Kütüphanesidir.
Kum’un, akla gelebilecek her şeyin (şekerlemeler, yerel tatlılar, seccadeler, kitaplar, tespih ve namaz taşı, esans ve sürme, boncuk ve oyuncak, kaset ve CD, cep telefonları ve diğer elektronik kıvır zıvır...) birlikte ve üst üste satıldığı küçük dükkânlarla dolu çarşısında, yalnızca dikkatli ve bilen gözlerin fark edebileceği küçük bir kapıdan girdiğinizde, Ayetullah Necefi Kütüphanesi’nin eşsiz hazinelerine ulaşabilirsiniz. İlk bakışta bir kitap müzesini andıracak hiçbir belirti yok. Girişte, efsane Ayetullah’ın mütevazı türbesi var. “Kitap okumayı sevenlerin ayaklarının önüne gömün beni” diye vasiyet etmiş.
İçeride, yarı aralık ağır, büyük bir çelik kapının önünde kitaplığın yöneticileri bizi karşılıyor. Nem, ısı ve hava akımlarının yüksek teknolojiyle denetlenip ayarlandığı, ortamın sürekli dezenfekte edildiği büyük salonda, olağanüstü değerli bir şeylerin bulunduğunu hissetmemek imkânsız. Kitaplar var burada.
Ayetullah Necefî, 16 yaşında genç bir medrese öğrencisiyken bir İngiliz gezginin el yazması kitaplar satın alıp götürdüğünü görmüş. Başka pek çok yabancı, konsoloslar, diplomatlar, İran’a gelen her Batılı, nerede bir el yazması bulsalar, içeriğine, önemine, pahasına bakmadan satın alıp giderlerken, pek çok İranlı bunun ticaretini yaparak zengin olurken, Necefî’yi ağır bir keder ve sorumluluk duygusu sarıyor. Onlarla yarışacak parası yoktur ve kitap alıp biriktirmek bir medrese öğrencisinin boyunu aşmaktadır. Efsane burada başlıyor. Parası olanlar adına ibadet ederek para kazanmak mümkün. Başkasının namazını kılarak, orucunu tutarak para kazanmaya ve kazandıklarıyla kitap satın almaya başlıyor. Bazı kitapların arka sayfalarına el yazısıyla, “bunu alabilmek için kırk gün oruç tuttum”, “iki ay kıldığım namaz karşılığı aldığım parayla alındı” gibi notlar yazmış. Aç gezmiş, evsiz kalmış, bir bölgeden diğerine yaya gitmiş, kitap toplamış... Asırlar öncesinde papirüsler, ceylan derileri, parşömenler üzerine yazılmış ne bulursa, ne pahasına olursa olsun korumaya çalışmış. Dinî kitaplar, coğrafya, matematik, simya, anı, biyografi, edebiyat... 37 bin kitap... Hepsi el yazması, hepsi asla hiçbir para ile ölçülemeyecek kadar değerli. Bütün insanlık için büyük bir hazine. On dokuzuncu yüzyılda yazılmış bir Zebur, at kuyruğunun bir-tek kılıyla yazılmış -ancak iyi bir büyüteçle okunabilecek - bir Kuran-ı Kerîm. Değişik ülkelerde, değişik mezheplere hitap etmek üzere yazılmış İnciller. Boy boy Tevratlar... Ermenice, İbranice, Hintçe, Çince, Uygurca kitaplar, kitaplar, kitaplar...
Bakteriler, mantarlar ve böcekler kitapların başlıca düşmanı olduğundan, bina bunlara karşı tam bir bilim ve teknoloji zırhıyla korunuyor. Binanın alt katlarında koruma ve kurtarma laboratuarları bulunuyor. Yüzlerce yıl boyunca yıpranmış, kurtlanmış, harap olmuş kitaplar, mektuplar, belgeler burada yeniden ayağa kaldırılıyor. Bazen bir sayfanın kurtarılması aylarca sürebiliyor. Kitap böcekleri üzerine araştırma yapan bir biyoloji birimi de burada. Elektronik mikroskoplarda, canavarların çirkin yüzlerini gösteriyorlar bize.
Bina, doğal afetlere karşı da muhkem! Hiçbir masraftan kaçınmadan, mümkün olan en sağlam malzeme ve yüksek tekniklerle inşa edilmiş. Özel bölümler, kalın duvarların yanı sıra, bina içinde bina denilebilecek tarzda birbirinden yalıtılmış bölümler hâlinde tasarlanmış. Müze müdürü, “nükleer saldırıya, atom bombasına karşı korunaklıyız” diyor. “Allah göstermesin, İran yok olsa, bu kütüphane insanlığa sağlam kalır!” Ekliyor: “Çünkü temeli atılırken, dört köşesine, Hz. Hüseyin’in mezarından getirilmiş toprak döküldü!”
Bu denli yüksek mühendislik ve mimarlık becerisi, bunca yüksek teknolojik olanak bir araya gelmiş olsa da, o dört avuç toprak hepsinden ötede bir değer taşıyor.
Bir materyalist olarak, ben de o dört avuç toprağın koruyucu gücüne inanıyorum. Çünkü bu, toplumsal sahiplenmenin ve kuşaklar boyunca koruma altında tutmanın bir dayanağıdır. Böyle önemli bir mirası, kültür ve bilinç unsuru olarak koruma altında tutabilme güvencesine sahip olamayanlar, onu bir inanç unsuru haline getirerek güven altına alabilirler. Hükûmetler, rejimler, devletler gelip geçer, tarih akar ve ancak halkın varlık dünyasının kopmaz bir parçası haline gelebilmiş olan kurumlar ayakta kalır. Giriş kapısının hemen eşiğinde “beni kitap okumayı sevenlerin ayakları önüne gömün” diyen yaşlı bilgenin mezarı ve temelin dört köşesine dökülmüş birer avuç toprak olmasaydı, bu bina, dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir müzeden daha güvenli olamazdı.
İran’a egemen olan ve binlerce yıl boyunca kuşaktan kuşağa geçen kültür, burada da kendisini hissettiriyor. Kütüphanenin bir ayetullahın mirası olması, elbette güncel koşullar bakımından özel bir önem yüklüyor; ama bu herhangi bir başka İranlının, bir Ermeni’nin, Yahudi’nin, Mecusi’nin de emeğiyle, sabrıyla, fedakârlıklarıyla kurulmuş olabilirdi. İran için değeri ve önemi değişmezdi. Bunu söyleyebilmemiz için yeterince güçlü ve çok sayıda kanıt var.
Halk hayatının temel değerlerini ve özelliklerini, bir eğilimi başlatan ve geliştiren küçük inatları ve hevesleri, bin yılların birikimini bir anlık davranışta somutlaştıran tepkileri kendisinde toplamış göstergeler vardır ve bunlar bazen sosyolojik verilerden, ekonomik göstergelerden, askerî ve siyasî kurumlardan daha fazla önem taşıyabilir. Necefî Kütüphanesi, bu tanıma en uygun yapılardan birisidir. Ama örneğin, Persepolis’teki “Kavimler Kapısı” da herhalde bu büyük çınarın köklerini temsil etmesi bakımından hiç de ondan aşağı kalmayan bir başka kilit taşıdır.
Pers İmparatorluğu snırları içinde yaşayan 28 kavmi anlatan bu büyük duvar kabartmasında, Araplar, Lidyalılar, Frikyalılar, İyonyalılar, Ermeniler, Kürtler, Habeşler… el ele tutuşup doğudan batıya doğru ilerliyorlar. Her biri, ülkesini temsil eden bir ürün ya da hayvanla birlikte yürüyor. Her iki figürün arasında bir Pers, zinciri tamamlıyor. Kuşku yok ki, bu duvar kabartması bir propaganda panosudur. İmparatorluk içindeki halkların ne kadar mutlu ve merkezi yönetime ne kadar bağlı oldukları anlatılıyor. Tarih, Perslerin siyasî egemenliklerinin nasıl büyük bir askerî güçle ayakta durduğunu öğretiyor. Herhangi bir halkın, yabancı bir boyunduruğu güle oynaya kabul edebileceğini düşünmek mümkün değil. Bununla birlikte “Kavimler Kapısı” bir ideali dile getiriyor. Belki, İran kıtasına binlerce yıl önce yerleşmiş ve Perslere de iyi ve çalışkan olmayı öğretmiş daha eski bir kültürden kalan idealleri…
İran Kültür Bakanlığı’nın dağıttığı bir turistik tanıtım kitabında, farklı dönemlere ait haritalar bulunuyor. Tarih boyunca İran’da egemen olmuş farklı imparatorlukları gösteren haritalar… Alt yazıları dikkat çekicidir: “Persler Döneminde İran”, “Moğollar Döneminde İran”, “Selçuklular Döneminde İran”, “Abbasîler Döneminde İran”, “Safevîler Döneminde İran”… Bir coğrafyayı böylesine sahiplenebilmenin yolu, geçmiş ve geleceği birlikte düşünebilmekten geçiyor.
Haritalara bakarken, “Amerikalılar döneminde İran” haritasının neden imkânsız olduğunu da anlıyorsunuz.
doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3
(Hiç bir hakkı saklı değildir. Yine de alıntılanması veya çoğaltılması halinde kaynak olarak doğudan dergisinin gösterilmesi şık olur.)

FOTOĞRAF- İran Büyükelçisi ile Söyleşirken

İran Büyükelçisi ile mülakattan (Soldan sağa: Hayri Kırbaşoğlu, Fidel Çay, Elif Uyar, Atakan Büke, Alaattin Oğuz, İhsan Ercan Sadi) - 21 Kasım 2007

FOTOĞRAF- İran'ın Ankara Büyükelçisi Misafirimizdi

İran'ın Ankara Büyükelçisi Gulam Rıza Bageri (sol başta) ile dergi ekibinin 21 Kasım 2007 tarihinde, Doğu Konferansı'nın Ankara'daki merkezinde yaptığı mülakat doğudan'ın üçüncü sayısında (Ocak-Şubat 2008) yayımlandı.

Sayı 3 - İran (Ocak-Şubat 2008)


Sayı Editörü: Alaattin Oğuz

Bu sayıda...


Gündem

Bütün Yollar İran'a Çıkıyor - Mehmet Bekaroğlu

"Anapolis Süreci": Statükonun Barışı ve Kıskaca Alınan Filistin - Ersin Doyran

Pakistanda Kaos Derinleşirken - Nuray Mert


Dosya: İran

ABD'nin Olası İran İşgali Üzerine Düşünceler - Hamid Dabaşi

İran'ın Nükleer Dosyası - Mustafa El-Labbad

Modern İran Entelektüel Düşüncesinde Süreklilik ve Kopuşlar - Mehrazad Burucerdi

Bir Kadın Modeli Olarak Hazreti Fatıma: İran Örneği - Cihan Aktaş

Mecazi Dilin Konumundan İran Feminizmini Keşfetmek - Şule Vatanabadi

Dinin Değişik Halleri: Dine Karşı Din - İlhami Güler

Şiilik Düşüncesinde Değişim mi Devrim mi? - M. Hayri Kırbaşoğlu

"Şii Yükselişi", İran ve Irak - Nuray Mert

Foucault ve İran: "Ruhsuz Dünyanın Ruhu"


Çerçeve

İran'da Sevinç ve Gururla Anılan Bir İşgal: 4 Kasım 1979 - Atakan Büke

Kasr-ı Şirin: Hiç de Şirin Değil Bazısına - Edip Asaf Bekaroğlu


Kültür-Sanat

İran Kültürünün Temel Özellikleri - Aydın Çubukçu

Doğu ve Batı'nın Birbirine Aktığı Yer: İran'da Resim Sanatı - Yıldız Ramazanoğlu

Dünyanın İçine Yerleşen Yeni Bir Sinema - Övgü Gökçe


Portre

Musaddık - Burcu Saka


Kitabiyat

Direnmek Sanat mıdır? - Okay Bensoy

ABD’nin Olası İran İşgali üzerine Düşünceler - Hamid Dabaşi


Özet
ABD/İsrail saldırganlığının Irak'tan sonra son iki yıldır İran'a yönelmiş olması, değişik varyasyonlarla gündeme gelmeyi sürdürüyor. Nükleer araştırma krizinden İran'ın Irak iç işlerine müdahale ettiği suçlamasına kadar savaş makinesi tüm gücüyle etkinliğini ortaya koymaktadır. Son dönemlerde ABD'nin bölgedeki yeni düşman olarak Şii hilalini vurgulaması ve stratejik adımlarla bu "hilalin" etrafını Sünni duvarla örmeye çalışması, bu yeni heyulanın tehlikelerine karşı işlerlikte olan süreci göstermektedir. Gerçeklik planında böyle bir tehlikenin ya da olası bir saldırının olup olmamasından ziyade, ortaya konan her türlü savaş ve saldırganlık siyasetinin yürürlüğe konabiliyor olması, asıl dikkat edilmesi gereken tehlike olarak karşımızda duruyor.


إكتشاف الحركة النسوية في ايران من خلال لسان الحال لايران
تتصدر موضوع عدوانية أمريكا و إسرائيل في السنتين الأخيرتين وتحولها من العراق إلي إيرا ن في أشكال مختلفة؛ تارة من خلال أزمة الأبحاث النووية، وتارة إتهام إيران بالتدخل في شؤون العراق الداخلية, تضع آلية الحرب بكل قواها أمام الأعين
وفي الأونة الأخيرة تشير أمريكا إلي الهلال الشيعي بأنه العدو الجديد، وبخطوات إستراتيجية تحيط هذا الهلال بجدار سنية، وتتخذ من الأحداث الجارية حجة ضد هذا العدو المصطنع المضخم
في الحقيقة ليست الخطر في وجود هذه الخطة وإنما الخطر في وضع تنفيذ السياسة العدوانية ، هذا هو الخطر الذي يقف أمامنا والذي يجب شد الإنتباه إليه



Abstract

The aggressiveness of USA/Israel has turned its direction toward Iran dominate the agenda with various disguises for two years. From nuclear research crisis to the accusation of Iran for intervening in national politics of Iraq, war machine expresses its power against Iran in its all possible terms. Emphasizing Shia crescent as a novel threat in the region and attempting to embrace this crescent with Sunni wall prove the functioning process against this new ghost. Free from the reality of such threat or any aggression, ability of practicing the policy of war and aggression is the real threat that we should pay attention.


doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3

İran'ın Nükleer Dosyası - Mustafa El-Labbad


Özet
İran, nüfusü, tarihsel derinliği, teknolojisi ve enerji rezervleri ile bölgesel güç olma potansiyelini gerçekleştirebilecek bir ülkedir. Bu potansiyellerini akıllıca kullanarak kendisine yönelik yaptırımları büyük oranda etkisiz bırakabilmiştir. İran halkı tarafından sahiplenilen nükleer proje ABD’nin silahlı bir saldırıyı gündemine sokmasına sebep olmuştur. Ancak ABD’nin farklı silahlı saldırı ihtimallerine karşın İran’ın da birçok opsiyonu vardır.


ايران بلد يملك قدرة بها يستطيع أن يصبح قوة اقليمية لما يتمتع من العدد الهائل من السكان و العمق التاريخى و ما يملكه من تكنولوجية و مصادر الطاقة و باستخدام هذه الامكانات بشكل ماهرو ناجح قد استطاع الى حد كبير أن يتجنب آثار الحصار الاقتصادى السلبية .وأما المشروع النووى الايرانى فما لبث أن يشكل ذريعة لهجوم أمريكى على ايران لما نال هذا المشروع من الشعب من تأييد مطلق و دعم كبير الا أن ايران عنده خيارات عديدة أمام احتمال هجوم عسكرى أمريكى


Abstract
Iran’s Nuclear Project
With its population, historical depth, technology and energy reserves, Iran has the ability to actualize its potential to be a regional power. Until now, Iran, by using these potentials cleverly, has been successful to decrease the effects of the sanctions to a great deal. However, Iran’s Nuclear project that supported by its people brought the possibility of an armed conflict between this country and the USA. Yet, as the USA has different tactics for a strike, Iran has many options to answer an American aggression.


doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3

Bir Kadın Modeli Olarak Hazreti Fatıma: İran Örneği - Cihan Aktaş


Özet
İslamiyet’in kadın konusunda gerçekleştirdiği devrimleri öğrenmenin en uygun yollarından birisi, Asr-ı Saadet kadınlarının hayatını yakından tanımak. Hazreti Fatıma’nın toplum içinde bir kadın modeli olarak tuttuğu yerin bazen popüler kadın starlarla kıyaslanması gibi bir yaklaşım, pratikte çeşitli tartışmalara neden olmaktadır. Fatıma’nın ve benzeri Asr-ı Saadet kadınlarının toplumdaki kabulü ve etkilerinin sinema ve TV yıldızları ile kıyaslanması elbette tartışmaya açıktır. Ayrıca, Fatıma kişiliğinin geleneksel ve modern dönemlerde yaşayan Müslüman kadınlar üzerindeki etkilerini başka bağlamlarda aramak gerekmez mi? Fatıma’yı günümüz toplumunun Müslüman kadınları hangi özellikleriyle ayırt edebilirler acaba? Bu makalede, bu tür sorulara cevap aranmaktadır.

السيدة فاطمة كإمرأة قدوة- النموذج الإيراني
جيهان آق طاش
لكي نفهم التغيرات الجذرية التي أحدثها الإسلام في حق المرأة فأنجع طريق لذلك هو معرفة حياة النساء في صدر الإسلام عن كثب. وتغير آية الله خميني يوم المرأة العالمي الذي يحتفل به في 8 آذار من كل سنة إلى يوم ولادة السيدة فاطمة كيوم المرأة المسلمة. وانطلاقا من هذه النقطة نتناول النشاط التي تقام في ذلك اليوم ومكانة السيدة في فاطمة كمرأة قدوة في المجتمع، ومقارنة ذلك ببعض النساء المشهورات النحوم، ومن ثَم فإن مقارنة النساء في صدر الإسلام مع النساء النجوم وبطلات الأفلام والتلفزيون موضع نقاش. وما مدى تأثير السيدة فاطمة على المرأة العصرية، وما نقاط الاتفاق والاختلاف بين السيدة فاطمة والمرأة المسلمة اليوم؟ فالمقال يجيب على مثل هذه الأسئلة


Abstract
Hz. Fatima as a role model for women – the case of Iran

One of the ways to understand the revolutionary impact Islam on women is to study the women of the Age of Happiness (Asr-ı Saadet) closely. After the Iranian Revolution, Ayetullah Humeyni proposed that the birthday of Hz. Fatima be commemorated as Women’s Day instead of March 8th. Despite the activities and sermons given in the wake this proposal, the comparison of Hz. Fatima as a role model and that of popular women stars by Iranian women has caused some debates. Certainly, this comparison between the influence of Hz. Fatima and some women of the Age of Happiness and of television stars is debatable. Furthermore, is it not more proper to search for the influence of the personality of Fatima on women living in traditional and modern ages in different contexts? By what characteristics can women of today distinguish Fatima? This article tries to search answers for such questions.


doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3

Modern İran Entelektüel Düşüncesinde Süreklilikler ve Kopuşlar - Mehrzad Burucerdi


Özet

Bu makale, devrim öncesi ve sonrası İran’da, fikrî hayatta görülen süreklilik ve kopuşlar üzerinedir. Dindar aydınların, din adamlarının ve laik aydınların yaşadığı dönüşümlere bakarak durumun kuş bakışı bir değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu üç grubun kendi iç gelişmelerine bakıldığında İran fikir hayatında önemli gelişmeler şu şekilde sıralanabilir: din adamlarını sert ve dobraca eleştiren yeni bir dindar aydın kuşağı ortaya çıktı; liberal-laik aydınlar ile bu yeni nesil dindar aydınlar terminoloji ve politik tutum bakımından gittikçe birbirine yaklaştı; ve kendi içinde iki farklı eğilimi barındıran din adamları sınıfı bir bütün olarak İran fikir sahnesindeki itibarını yitirmeye başladı. Bütün bunlar göz önüne alındığında İran’da zamanla sivil toplumun oluşmasında umut verici bir tablo mevcuttur ve dindar aydınlar bu tabloda önemli bir yer tutmaktadır.

الفكر العصري الإيراني المتواصل منه والمنقطع
مهرزاد بوروجاردي
يدور موضع هذا المقال حول النقاط المستمرة والمنقطعة في الحياة الفكرية في إيران قبل الثورة وبعدها. فما عايشه المثقفون المتدينون، ورجال الدين، والمثقفون العلمانييون من تحولات والنظر إلى ما عاناه هؤلاء نظرة فوقية. فإذا ما نظرنا إلى ما عاشته هذه الفئات الثلاث من تحولات داخلية عندها يمكن رصد الحياة الفكرية الإيرانية على الشكل التالي: بروز فئة من المثقفين المتدينين يعربون غن رايهم بشكل جذري وصريح ونقد حاد، وتقارب اللبراليين والعلمانين من رجال الدين المثقفين سياسيا وفكريا. واضمحلال تأثير رجال الدين المنقسمين فيما بينهم على اتجاهين في الجياة الفكرية الإيرانية. كل ذلك يشسير إلى تكون منظمات المجتمع المدني في إيران، ورجال الدين المثقفين يقومون بدور مهم في ذلك



Abstract
Continuities and Discontinuities in Modern Iranian Intellectual Thought

This article tries to give brief answers to a basic question: “What types of continuities and ruptures characterize the trajectory of intellectual thought in pre- and post-revolutionary Iran?” To do so, intellectual developments within the ranks of religious intellectuals, clerics, and secular intellectuals are analyzed. The results can be listed as follows: the coming of age of a new generation of religious intellectuals who criticize clerics sharply and sincerely; the convergence of liberal-secular intellectuals with this new generation of religious ones in terms of their nomenclature and political attitudes; and the diminishing popularity of the clerical class as a whole. Considering all these developments it can be said that there is a promising picture in Iran in terms of an eventual formation of a vibrant civil society and of the orientation of the religious intellectuals.


doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3

Dinin Değişik Halleri: Dine Karşı Din - İlhami Güler


Özet

Temel olarak Ali Şeriati’nin dine karşı din kavramsallaştırmasından yola çıkan bu makalede dinin iç içe tarihte (teolojilerde) bireyde (psikolojide) ve toplumda (politikada) olumlu ve olumsuz yanlarıyla nasıl aktüelleştiği ve aldığı değişik biçimler tartışılmaktadır. Bütün varlığı ile yönelecek ve bağlanacak bir amaca sahip olma anlamında genişletildiği takdirde dinsel ihtiyacın tarih boyunca hep varolduğunu savunan bu makalede bunun nasıl dışa vurulduğunun önemli olduğu vurgusu yapılmaktadır. Bu noktada din, aynı anda hem özgürlüğün-direnişin fitili; barışın, kardeşliğin, özgürlüğün, paylaşmanın dili; hem de baskının, sömürünün, kinin, nefretin, bağnazlığın örtüsü olarak kavranmakta ve bu tarihsel örneklerle gösterilmeye çalışılmaktadır.

إختلاف الأحوال الدينية: دين ضد دين
هذه المقالة التي تنطلق من اصطلاح علي شريعتي الذي اعتمده وهو "دين ضِد دين". فالدين بشكل نظري وعلى مستوى الفرد وبشكبل نفسي، كيف تداخل بعضه في بعض، وعلى مستوى المجتمع كيف تسيس. فالمقال يتناول النقاط الإيجابية والسلبية في هذه النقاط، والصور التي اتخذها الدين في عصرنا. فالفرد على مر العصور تمسك بالدين على أنه حقيقة لا مرد مها، ومسلمة من مسلمات الفرد وانعكاس ذلك على سلوكية الفرد
فالدين إذن فتيل (شرارة) الحرية-والمقاومة، ولسان السلام، والأخوة، والحرية، والايثار؛ وهو في الوقت نفسه عنصر ضغط، واستغلال واستعمار، والحقد، والكره، وغطاء للئآم. فالمقال يعرض كل ذلك تاريخيا. فالفقرات الثلاث التالية للمقدمة تتناول الدين في صور ثلاث مختلفة تاريخيا مع الأمثلة. وفي القسم الأخير ملخص وتفييم للدين الإسلامي



Abstract
Various Roles of Religion: Religion against Religion

Based on Ali Shariati’s conceptualization of religion against religion, the various forms of religion and its adaptation to circumstances in three different areas, respectively in history (in theologies), in the individual (in psychology) and in society (in politics) are discussed. In this article, religion, conceived as a need for a lofty aim that one tends to with one’s whole existence, is believed to have existed throughout history and what is important is how this need is given expression. Religion, based on historical examples, is conceived as not only as an initiator of struggles for freedom and of resistance, as a language of peace, freedom, fraternality, and sharing; but also as a cover for oppression, exploitation, grudge, hate, and fanaticism.


doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3

Şiilik Düşüncesinde Değişim mi Devrim mi? - M. Hayri Kırbaşoğlu


Özet
İslam Düşüncesinin ana damarlarından olan Şiilik, hem bünyesinde İmamilik, Zeydilik, İsmaililik ve Dürzîlik gibi farklı eğilimleri barındıran hem de kendi içerisinde sürekli değişim halinde olan dinamik bir yapı arz eder. Bu değişimlerin en önemlisi Humeyni’nin geliştirdiği “Velayet-i Fakih” nazariyesidir. Son yıllarda Ahmed el-Kâtib tarafından yapılan çalışmalar ise tam bir devrim niteliğindedir. Ayrıca, İmami etkinin asgari düzeyde kaldığı, Kur’an merkezli bir Şii perspektifin teşekkülü ve buna bağlı olarak Şii-Sünni düşünce evreni arasındaki karşılıklı bir alışveriş ve etkileşim de sözkonusudur. Bütün bu gelişmeler, gelecekte Şii-Sünni düşünce arasındaki ihtilafların asgari düzeye indirilebileceği konusunda ümit vaat etmektedir.



تطور فى الفكر الشيعى أم ثورة ؟

ان " الفكر الشيعى" كأحد الاتجاهات الرئيسة فى الفكر الاسلامى مفهوم مظلى يحيط بالامامية و الزيدية و الاسماعيلية و الدرزية و يمثل بنية فكرية متطورة منذ نشأتها و من أهم مراحل تطور الفكر الامامى هو نظرية ولاية الفقيه التى تمت صياغتها بيد آية الله الخمينى و لكن تطورا جديدا أحدثه أحمد الكاتب فى السنوات الأخيرة يبدو وكأنه ثورة فكرية مقارنا بنظرية ولاية الفقيه لأنه كمفكر شيعى امامى قام بنقد ذاتى جذرى لتراثه و توصل الى نتيجة أن مبدأ النص و الوصية فى مسألة الامامة كان مجهولا عند أئمة أهل البيت فى القرون الأولى والأهم من ذلك قيامه بنقد الروايات التى تتحدث عن المهدى المنتظر و توصله الى نتيجة انها روايات واهية لا يمكن الوثوق به و الاعتماد عليها فى مثل هذا الأمر و بالتالى ادعى بأن الخلاف بين السنة و الشيعة أمر سياسى و تاريخى و ليس خلافا دينيا . و هناك تطور آخر لافت النظر يتجه نحو فكر شيعى قرآنى خالص بعيدا عن التراث الامامى التقليدى بحيث يمكن أن يتفاعل مع الفكر السنى أكثر سهولة و مرونة بالنسبة لفكر الاماى التقليدى . كل ذلك يبشر بالأمل في امكانية تخفيف حدة الخلاف بين السنة و الشيعة ، بل و فى امكانية التقارب و التفاعل فى سبيل ايجاد أكبر قدر ممكن من قواسم مشتركة من أجل القضاء على التعصب المذهبى و ما أدى اليه من التفرقة بين صفوف الأمة الاسلامية


A Change or Revolution in Shia Thought?
Abstract
Shia, one of the main courses of Islamic thought, is not only includes such versions as Imamiyye, Zeydiism, İsmailiye, and Druse, it also has a very dynamic structure that changes continuously. The most important of these changes is the “Velayet-ul Fakih” conception of Ayatullah Khomeini. Also, Ahmad Al-Katib’s work can be considered as revolution in Shi’i thought. Besides, a formation of Shi’i perspective that gives priority to Koran, and minimizes the influence of İmamiyye doctrine. This opens a way of interaction between Shiism and Sunnism. All these bring about an optimism that the disagreements between Shia and Sunnism would be minimized.
doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3

“Şii Yükselişi”, İran ve Irak - Nuray Mert


Özet
Orta Doğu’da olan bitenleri Şii-Sünni çatışması şeklinde okuyan bir yaklaşım yaygınlaşmaktadır. Emperyalist müdahaleleri yok sayan, tarihsel ve siyasal gerçekleri göz ardı eden bu yaklaşımın önemli temsilcilerinden biri de Veli Nasr’dır. Bu indirgemeci yaklaşım bölgedeki birçok siyasi gelişme, çatışma ve tartışmayı açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Şiiliğin ılımlı bir versiyonunun aslında sanıldığından daha güçlü olduğunu iddia eden Nasr, ılımlı Şiiliğin hem yükselen Sünni radikalizmini dengeleyeceğini hem de anti-emperyalist söylemi öne çıkaran İran İslam Cumhuriyeti’ni ve Hizbullah’ı arka plana iteceğini söylüyor. Oysa tüm bunlar siyasi bir propagandadan ve projeden öteye gitmiyor.


التقدم الشيعي : قضية ايران والعراق
من الواضح جداً أن هناك مقاربة سياسية تقول بأن ما يجرى فى منطقة الشرق الأوسط يمثل صراعا بين أهل السنة والشيعة ليعطي التطورات فى المنطقة طابعا مذهبيا بل و عرقيا. و من أهم هؤلاء الذين يتبنون هذه الفكرة التى لا تعكس الحقائق التاريخية والسياسية هو ولي نصر. الحقيقة أن هذه المقاربة لا تقدر على شرح كثير مما يجري من التطورات و النزعات السياسية والاجتماعية فى المنطقة . والذي يدعيه ولي نصر هو أن الحركة الشيعية المعتدلة هى أقوى و فوق ما يتصوه الأخرون و أن هذه الحركة تقوم بمهمة توازن بين حركات الإرهابية السنية والشيعية وبتقليل تاثير حزب الله والسياسة الإيرانية ضد الاستعمار هو فى الحقيقة أدعاء سياسي و ليس بواقعى ولا علمى


“Shia Revival”, Iran and Iraq
Abstract
Explaining everything in the Middle East by a Shi’i-Sunni fight has become popular. Veli Nasr is one of those who employs this approach that overemphasizes imperialist interventions and historical/political realities. This reductionist approach is not sufficient to explain many political developments, encounters and disputes. Claiming that a moderate version of Shi’ism is stronger than it is thought to be, Nasr suggests that this moderate Shia would balance the increasing radical Sunnism, and make anti-imperialist Iran Islam Republic and Hezbollah become secondary importance among the Shi’is. However, all these are not more than addressing some political propaganda and projects.


doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3

Mecazi Dilin Konumundan İran Feminizmini Keşfetmek - Şule Vatanabadi


Özet
İranlı kadınlar, İran devriminin ardından egemen olan eril söylem ile kapitalist kuşatma arasında kendi yolunu bulma çabası içerisindedir. İran geçmişte sömürge olmadığı için feminist hareketler bir sömürge tasfiye süreci bağlamı dışındadır. İran dışındaki kadınların Iranlı kadınların durumunu dışarıya yansıtışında oryantalist sorunlar vardır. İran filmleri kadının hayatta değişik rollerinin yarattığı ikilemler başarıyla işlediği gibi, kadınların sanıldığı kadar edilgen kalmadığını, hakları için mücadele ettiğini göstermektedir. İranlı kadınları anlamak için Batılı ikili ayırımların ötesinde düşünmek gerekmektedir.


إكتشاف الحركة النسوية في ايران من خلال لسان الحال
السيدات الإيرانيات،في محاولة لإيجاد طريق لها من خلال سيادة الرجل بعد الثورة الإيرانية و الحصار الرأسمالية. ولأن إيران لم تكن مستعمرة سابقا فإن الحركة النسوية تقف خارج التصفية الإستعمارية. فالسيدات التي تعيش خارج ايران يعكسن وضع السيدات الإيرانيات من خلال منظور إستشراقي
كما أن الأفلام الإيرانية تعكس بنجاح كيفية وجود إزدواجية في مختلف أدوار حياة المرأة الإيرانية ، كما أنها تكشف أن المرأة لم تقف ساكنا وإنما تجادل من أجل حقوقها ، ومن اجل ان نفهم السيدات الإيرانيات يجب أن نفكر بعيدا عن مفترقات إزدواجية الغرب


Abstract
Exploring Iranian Feminisms on the Site of Figurative Language

Iranian women are trying to find their way between the masculine discourse of the Iranian Revolution and the capitalist encirclement they face. As Iran has not been colonized, the feminist movements are outside the context of a decolonization process. The reports of expatriate Iranian women on the plight of women in the country is slanted towards orientalism. Iranian films are to be praised for the way they depict the dilemmas of women in their various roles in society, as well as for showing that women fight for their rights and are not passive as generally believed. The way to understand Iranian women necessitates transcending Western conceptual dichotomies.


doğudan, Ocak-Şubat 2008, Yıl 1, Sayı 3

FOTOĞRAF- doğudan atölyesinden



Seven Ağır, Atakan Büke, Eylem Akdeniz, Fidel Çay

FOTOĞRAF- doğudan atölyesi


Soldan sağa: Seven Ağır, Atakan Büke, Edip A. Bekaroğlu, Fidel Çay, Mehmet Bekaroğlu, Cem Somel

Sayı 2- Direniş Hareketleri (Kasım-Aralık 2007)

Sayı Editörü: Salim Çevik

Bu sayıda...


Gündem

Büyük Orta Doğu Projesi Rafa Mı Kalktı? - Mehmet Bekaroğlu

Irak'a Neden Girilmemeli? - Ahmet Faruk Ünsal

Avrasya'da Ölümcül Santranç: Türkiye "Yeni Dünya Savaşı"nın Merkezinde - İbrahim Karagül


Dosya: Direniş Hareketleri

Direniş Kültürü - Hasan Hanefi

Yeni Soğuk Savaş - Nuray Mert

Irak Direnişinin Doğuşu ve Kimliği - Muhammed El-Arabi

Lübnan'dan Alınacak Dersler:Ulusal Kurtuluş Hareketlerini Yeniden Düşünmek - Hamid Dabaşi

Filistin Kurtuluş Örgütü: Direnişin Boyutları - Kıvanç Özcan

Popüler Direnişten Zorlu İktidara: Hamas - Zeynep Başer

Apartheid ve Direniş: Hamas Örneği

Brezilya'da Topraksız Emekçiler Hareketi ve Günümüzde Köylü Radikalizmi - Reginaldo C. Morales ve Claudinei Coletti

Hindistan'da Kırk Yıllık Köylü Direnişi: Naxalcılar - Cem Somel


Söyleşi

Halid Zighari ile Söyleşi: Gerçeği Yakalayıp Zamanı Durdurmak - Yıldız Ramazanoğlu

Filistin Milletvekillerinin Üçte Biri Tutsak, Biliyor muydunuz? - Barkın Karslı


Kültür-Sanat

Adil İmam: Terörizm ve Kebap ya da Komedi ve Siyaset - Seven Ağır


Kitabiyat

Tanrının Kural Tanımaz Kulları- İhsan Ercan Sadi

Direniş Kültürü - Hasan Hanefi


Özet
Arap ülkelerinin yöneticileri ve halklarında tahakkümlere ve direnişe karşı bir kayıtsızlık söz konusudur. Bu kayıtsızlığın emperyalistlere ve Siyonistlere karşı bir yenilmişlik duygusundan Batılı güçlerle girilen çıkar ilişkilerine, bir zamanlar devrimle yönetime gelenlerin bile kendi iktidarlarını korumak için halkı bastırmasından siyasi muhayyilenin zayıflığına, neoliberal dönüşümlerin halkı depolitize etmesinden farklı grupların birbiriyle çatışmasına kadar pek çok sebebi vardır. Halbuki bu coğrafyanın kültürünü şekillendiren İslam ilk geldiği günlerde insanların hayatında hürriyet, eşitlik ve adalet bağlamında bir devrim yaratmıştır. Ancak önce Muaviye ve daha sonra Emevilerle birlikte yönetenlere itaatin aşılandığı ve muhalefetin kötülendiği bir din anlayışı yaygınlık kazanmıştır. Modern dönemdeki ulusal direniş hareketleri ise İslam’ın devrimci yorumuna geri dönmek için umut vermektedirler.

الملخص
إن حكام العرب وشعوبهم لديهم لا مبالاة تجاه التسلط والمقاومة، وهذه اللا مبالاة أسبابها كثيرة منها: الانهزام النفسي أمام الأمبرياليين والصهاينة، والمصالح المشتركة مع القوى الغربية، قمع الشعوب من قبل الحكام الذين يريدون الحفاظ على سلطاتهم ولو كانوا قد وصلوا إليها من خلال الثورة، ضعف الذاكرة، وإبعاد التحولات اللبرالية الجديدة الشعوب من السياسة، وصراع الجماعات المختلفة. وأما الإسلام الذي يشكل ثقافة هذه الجغرافيا، فقد حقق ثورة في حياة الناس في أيامه الأولى من حيث الحرية والعدل والمساواة. ولكن في عهد معاوية أولا وفي عهد الأمويين من بعده انتشر مفهوم ديني يحث على طاعة الحكام ويعيب المعارضة. وأما حركات المقاومة الوطنية في العهد الحديث، فإنها تعطي أملا للرجوع إلى مفهوم الإسلام الانقلابي


Abstract
The Resistance Culture

There is negligence toward occupation and resistance among the rulers and societies in Arab world. There are many reasons for this negligence ranging from a feeling of being defeated against the imperialists and Zionists to the self-interested relations with the Western powers; from the fact that even those who came to power by a revolution suppress the society in order to maintain their rule to the weakness of political imagination; from depoliticization of the society by neoliberal transformations to the conflicts between different groups. Yet, in the early stages of Islam, which embodies the culture of this region, it led a revolution in the people’s lives in terms of freedom, equality and justice. However, firstly with Muaviye and later with the Umayyads, an interpretation of religion in which obedience to the governors is implanted and the opposition is denigrated had become widespread. The national resistance movements in modern times are anyhow giving hope for a return to the revolutionary interpretation of Islam.


doğudan, Kasım-Aralık 2007, Yıl 1, Sayı 2

Yeni Soğuk Savaş - Nuray Mert


Özet

İngiltere’nin yeni başbakanı Gordon Brown’ın da ilan ettiği “yeni bir soğuk savaş” döneminin en önemli işaretlerinden birisi, medeniyetler çatışması tezi veya İslam dininin sorunlu olduğu şeklindeki doğrudan çatışmacı ve suçlayıcı tezlerin yavaş yavaş gözden düşmesi ve onların yerine, “iyi Müslüman’ı kötü Müslüman’dan ayıran”, ılımlı İslam’ı ön plana çıkaran tezlerin gündeme gelmesidir. Müslüman göçmenlerin, nedamet getirmiş eski radikal İslamcıların, Ortadoğu kökenli uzmanların ve bir takım teologların bu süreçte oynadıkları rol dikkate değerdir. Özellikle Ed Hüseyin, Ziyaüddin Serdar ve Ragah Omer gibi öne çıkan isimlerin son dönem yapıtları ve yazdıkları otobiyografiler bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bu kişiler, sorunu tarihsel bağlamına oturtup, ABD ve İngiltere gibi emperyalist ülkelerin dış politikalarıyla ilişkisini kurmak yerine Müslümanlara içkin bir sorun olarak kavranmasına, bu anlamda da yeni soğuk savaş stratejilerine katkı yapmaktadırlar.


الملخص
الحرب الباردة الجــــديدة
نورآى مـــرت
إنطلاقا من المحاضرة التى ألقاها رئيس الوزراء جوردون براون حول الاســلام توجه هذه المقالة الى بدأ عهد جديد من الحرب الباردة و من اولى المأشــرات هذا الحرب هو أطروحة مصــادمة الحضرات و اطروحات تتهم الدين الاســلامى على أنه دين مســبب للمشاكل. إلا أن هذه الاطروحات بدأت تتغير و تقدم اطروحة الاسلام المعتدل الذى يفرق الاسلام الطيب من الاسلام الشــرير. وهنا يجلب الانتباه الدور الذى يلعبه النادمون من الهاجرين الاصوليين من الشرق الاوســط الذين تخصصوا فى العلوم الدينية ك"عيد حسين’ضياْ الدين ســردار ’رجا عمر" من الاســماء الذين كان لهم الصدارة فى الاونة الاخيرة من خلال كتابة ســيرة حيلتهم’ و يمكننا تقييم هذا الدور فى هذا الاطــــار.هىؤلاء الاشخاص يضعون المشــكلة فى ىسياقها التاريخى’ و يعملون على فهم المشــكلة على أنها خاصة بالمســلمين بدلا من ربطها بالسياسات الخارجية للدول الامبريالية مثل الولايات المتحدة الامريكية و إنجلترة . وانطلاقا من هذا المفهوم فإن لهاؤلاء الاشخاص دور فى خطط الحرب الباردة الجديدة


Abstract
The New Cold War

England’s new Prime Minister Gordon Brown declared the “new cold war” period. The most important characteristics of this new period are favoring of the moderate Islam, and distinguishing between ‘the good Muslim’ and ‘the bad Muslim’ rather than such confrontational and accusatory theses as the “clash of civilization” which considers Islam as being inherently problematic. Muslim emigrants, remorseful radical Islamists, experts from Middle Eastern origin, and some theologists play a significant role in this discourse. Especially the late works and the autobiographies written by the significant figures as Ed Hussain, Ziauddin Serdar and Ragah Omaar should be considered within this perspective. Instead of evaluating the problem in its historical context, and associating it with the foreign policies of imperialist countries such as USA and England; these people have apprehended the problem as immanent to the Muslim world, and in this respect have contributed to the new cold war strategies.


doğudan, Kasım-Aralık 2007, Yıl 1, Sayı 2

Irak Direnişinin Doğuşu ve Kimliği - Muhammed El-Arabi


Özet
Irak Direnişi ile Irak içinde sivillere yönelik silahlı eylemler yapan grupları birbirinden ayırt etmek gerekmektedir. Irak Direnişi tüm gücünü ve enerjisini emperyalist işgal kuvvetleri ile mücadeleye adamış olan direniştir. Irak Direnişi içerisinde Arap mücahitlerden Cumhuriyet muhafızlarına, Sünnilerden Şiilere kadar farklı grup, etnisite ve yönelimleri barındırmaktadır. İşgalin hemen ertesi günü başlayan bu Direniş tarihteki en hızlı organize olan ve başarılı bir mukavemet sergileyen direnişlerden biridir. Direniş kıvılcımı Bağdat’tan tüm Irak şehirlerine hızla yayılmış ve halktan büyük destek görmüştür. Ancak birçoğu benzeri siyasi amaçlara ve programlara sahip Direniş grupları bir arada hareket edememek ve kendilerini duyuramamak gibi problemler yaşamaktadır. Irak Direnişi, Vietnam ve Cezayir’deki direniş hareketlerinde olduğu gibi uluslararası destekten de yoksundur.


الملخص
ميلاد المقاومة العراقية و هويةها
د. محمد العربى
لابد من التفرق بين المقاومة العراقية و بين الفئات التى تستهدف المدنيين بالهجمات المســلحة . تبذل المقاومة العراقية كل جهدها فى النضال ضد قوات الاحتلال الأمبريالية .و تحتضن كل الفات و التوجهات والاعراق المختلفة من المجاهدين العرب الى الحرس الجمهورى البعثى و من الســـنيين الى الشيعيين و يعتبر هذه المقاومة التى بدأت فى يوم التالى من الاحتلال من أســـرع التنظيمات و أكثرها نجاحا. بدأت شــرارة هذه المقاومة من بغداد و أتتشــرت بســرعة فائقة الى جميع المدن العراق. ولاقت تأييدا من الشـــعب العراقى. و بالرغم من تشابه الاهداف و البرامج الســـياسية فى فئات القاومة إلا أنها تواجه مشـــكلة عــدم التنسيق بينها و الدعاية و الاعلان عنها ’ كما أنها تفتقر الى الدعم الدولى كما حدثت للحركات المقاومة فى فيتنام و الجزائر


Abstract
The Birth of Iraqi Resistance and Its Identity

It is necessary to distinguish the Iraqi resistance from the armed groups attacking the civilians. The Iraqi resistance is the one which dedicates its all power and energy to the struggle with imperialist occupation forces. The Iraqi resistance is composed of different groups, ethnicities and orientations ranging from Arab jihadists to Republican Guards, from Sunnis to Shias. This resistance which took place right after the occupation is one of the most quickly organized and successful resistance movements in the history. The resistance has spread from Baghdat to all Iraqi cities and has received a great support from the Iraqi people. But the resistance groups which have similar political aims and programs are facing problems such as not being able to act together and not being able to promulgate themselves. In contrast to the resistance movements in Vietnam and Algeria, The Iraqi resistance also lacks international support.


doğudan, Kasım-Aralık 2007, Yıl 1, Sayı 2

Lübnan’dan alınacak dersler: Ulusal Kurtuluş Hareketlerini Yeniden Düşünmek - Hamid Dabaşi


Özet
2006 yazının ortalarında İsrail’in Lübnan’a vahşice saldırmasına kadar geçen bir buçuk senelik süre içerisinde Lübnan’da yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerin Lübnan’ın toplumsal, iktisadi ve siyasal yaşamına etkileri ancak Hizbullah fenomeninin doğru bir okuması ile anlaşılabilir. Hizbullah, ne Lübnan’a dışsal bir olgu, ne de çıkarları Lübnan halkıyla çatışan bir terörist örgütlenmedir. Tam tersine, Hizbullah’ı, Lübnan ulusal kurtuluş hareketinin tarihsel olarak reddedilmiş ve siyasi olarak bastırılmış madun unsurlarının siyasi bir tezahürü olarak anlamak gerekir. İsrail ve onun emperyalist patronu Amerika’nın bölgedeki tasarılarını bozmak için yapılması gereken tek şey, Mehdi Ordusu, Hamas ve Hizbullah gibi halktan gelen İslamcı hareketlerin her zaman ayrılmaz bir unsuru olduğu ancak hiç bir zaman tayin edici olmadığı çoğulcu bir sivil toplumun yanı sıra, kozmopolit bir siyasi kültür oluşturmak ve bunları desteklemektir.

الملخص
الدروس المستفادة من لبنان: التفكير في حركات التحرر الوطنية من جديد
حميد داباشي
إن 18 شهرا التي سبقت الحرب الوحشية الإسرائلية على لبنان شهدت (اغتيالات لشخصيات بارزة وعلى رأسها رئيس الوزراء الحريري، ودخزل حزب الله في الحكومة، وانسحاب سوريا من لبنان) وتأثير هذه الأحداث على المجتمع اللبناني اقتصاديا وسياسيا، والاحتلال الإسرائلي، والعلاقات بيت الأطماع الإمبريالية في منطقة الشرق الأوسط، كل ذلك لا يمكن فهمه إلا إذا فهمنا حزب الله فهما صحيحا. فحزب الله ليس ظاهرة خارجة أو غريبة عن لبنان، كما أنه ليس منظمة إرهابية تقاتل الشعب اللبناني. بل على العكس من ذلك تماما فحزب الله ظاهرة لحركة التحرير الوطنية التي تنساها كثير من الأوسان وأسدل على الستار سياسيا. فحزب الله شأنه شأن حركة حماس في فلسطين، وجيش المهدي في العراق تماما. فلتصدي لأطماع إسرائيل وحليفتها أمريكا زعيمة الإمبريالية في المنطقة، لابد من حزب الله في لبنان وحركة حماس في فلسطين، وجيش المهدي في لبنان. تلك الحركات الإسلامية النابعة من الشعب جزء لا يتجزأ من الشعب، لكنة لم يكن يوما صاحب المبادرة بسبب افتقاره لدعم المؤسسات المدينية



Abstract
Lessons from Lebanon: Rethinking national liberation movements
The developments that took place in the one and a half years preceding the brutal Israeli attack on Lebanon in the 2006 mid-summer and the social, political and economical impacts of these developments in Lebanon can only be ascertained via a thorough reading of the Hizbullah phenomenon. Hizbullah is neither a phenomenon external to Lebanon, nor a terrorist organization the interests of which are at odds with the Lebanese people. To the contrary, Hizbullah should be considered as a political manifestation of those historically denied and politically repressed subaltern components of the Lebanese national liberation movement. What is required in order to stand against the imperialist designs of Israel and its patron Unites States in the region is to generate and to sustain a pluralist civil society and a cosmopolitan political culture in which grassroots Islamist movements like Hamas and Hizbullah should always be integral but never be dominating.


doğudan, Kasım-Aralık 2007, Yıl 1, Sayı 2

Filistin Kurtuluş Örgütü: Direnişin Boyutları - Kıvanç Özcan


Özet
1964 yılındaki kuruluşundan itibaren FKÖ çok yönlü bir direniş stratejisi takip ederek hem Orta Doğuda bölgesel bir aktör oldu hem de Filistin halkının tek meşru temsilcisi olmayı başardı. Fakat bazı akademik çalışmalar FKÖ’nün mücadelesini ve işgale karşı direnişi kronolojik bir yöntemle sadece askeri bir mücadele olarak ele aldılar. Savaşların ve çatışmaların dönüm noktaları olarak esas alındığı böyle bir yaklaşım FKÖ’yü anlamakta yetersiz kalmaktadır. FKÖ’nün kuruluşundan itibaren karşılaştığı problemlerin üstesinden gelmek için geliştirdiği stratejiler ele alınarak direniş kavramının bir analizi yapılmalıdır. FKÖ’nün diğer bölgesel aktörlerle mücadelesi, bir Filistin kimliği oluşturma çabaları ve örgütsel birliği koruma söylemi direnişin temel yapı taşlarıdır. FKÖ’nün ve onun işgale karşı direnişinin “farklı” bir resmi ancak böyle çizilebilir.

الملخص
منظمة التحرير الفلسطينية: أبعاد المقاومة
قيوانش أوزجان
إن منظمة التحرير الفلسطينية قد اتخذت منذ تأسيسها عام 1964 استراتيجية للمقاومة، فكانت صاحبة المبادرة في منطقة الشرق الأوسط، كما كانت الممثل الشرعي الوحيد للشعب الفلسطيني. غير بعض الأعمال الأكاديمية اهتمت بالجانب العسكري للمقاومة وصورة منظمة التحرير على أنها مقاومة مسلحة وحسب. وهذه النظرة اعتمد بداية الحروب وانتهائها، وهي نظرة فاصرة لا تعطي صورة عن منظمة التحرير الفلسطينية. وسنحاول في هذا المقال تحليل مفهوم المقاومة منذ تأسيس المنظمة إلى يومنا هذا، وسنلقي الضوء على الاستراتيجة التي طورتها في التغلب على التحديات التي تعرضت لها وتغلبت عليها. وبعد تقديم نبذة تاريخية عن المنظمة، سنتناول صرعاتها مع صاحبي القرار في المنطقة، واهتمامها في إبراز الهوية الفلسطينية، وشعاراتها في توحيد الصف، ومن صم تقديم مفهوم جديد "لمقاومة" التي تخوضها منظمة التحرير الفسطينية


Abstract
The Palestine Liberation Organization: Dimensions of the Resistance

PLO, established in 1964, became a regional actor in the Middle East and the sole and legitimate representative of Palestinian people by using multi-dimensional resistance strategies. However, some academic studies tended to perceive PLO’s struggle and resistance against the occupation only as a military campaign. By following a chronological path in which wars and conflicts were considered as turning points, these studies are far enough to understand the PLO. To understand the resistance, one should analyze PLO’s strategies in coping with difficulties which the organization has faced since its establishment. The PLO’s competition with the regional powers, its efforts to form a Palestinian identity and its discourse to protect the unity of the organization should be analyzed as building blocks of the resistance. This is necessary to draw a “different” picture of the PLO and its resistance against the occupation.


doğudan, Kasım-Aralık 2007, Yıl 1, Sayı 2

Popüler Direnişten Zorlu İktidara: Hamas - Zeynep Başer


Özet
Filistin siyasetinin birbirine rakip örgütleri Hamas’la El-Fetih arasında 2006 seçimlerini takiben ortaya çıkan gerginlik, gitgide tırmanarak içinde bulunduğumuz yılın Haziran ayında Hamas’ın Gazze’yi bütünüyle ele geçirmesiyle son buldu. Bu durum Filistin meselesine yönelik dikkatlerin bir anda İsrail işgalinden ve işgalin yarattığı sorunlardan, Filistin siyasetinin iç dinamiklerine ve iki örgüt arası ilişkilere kaymasına yol açtı. Bu çalışma da Filistin’de son dönemde yaşanan, ve ülkeyi fiilen bir iç savaşın eşiğine getiren bu gelişmeleri Hamas’ı odağına oturtarak anlama ve anlamlandırma amacı taşıyor. Bu amaçla ilk bölümde Hamas’ın yapısı, ideolojisi ve örgütlenmesi incelenirken, takip eden bölümlerde örgütün, kuruluşundan günümüze, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), El-Fetih ve Filistin Yönetimi (FY) ile olan ilişkileri ve Filistin’de hızla değişen siyasi ve toplumsal koşullar karşısında geçirdiği belli başlı değişimler mercek altına yatırılıyor.


الملخص
حماس: من المقاومة الشـــبية الــــى الى ســـلطة صعبة
زينب باشــــار
بدأ التوتر فى ســاحة السياسية الفلسطينية مع النزاعات بين حركتى الحماس و الفتح المتنافستين على الحكم فى2006 ، و إنتهت هذه الخلافات بين هذين الالمنظمتين المتنازعتين مع تمكن حماس فى الســيطرة على السيطرة بأكملها فى حزيران 2007. لفت هذا التوتر السياسي الداخلي في قضية فلسطين الانظار من الاحتلال الاسرائلي ومشاكلها الي العناصر السياسية الداخلية الفلسطنية والعلاقات بين هذين المنظمتين . تهدف هذه الدراسة الي اعطاء المعني و فهم التطورات التي حدثت اخيرا في فلسطين والتي حملتها الي عتبات حرب اهلية باعتبار حماس محورا فيها . تتكون القسم الاول من الدراسة من التعرف علي حماس بنية و فكرا و منهجا و تنظيما علي قدر المستطاع. وتتكون الاقسام التالية من وضع حماس تحت المجهر منذ تاسيسها الي هذا اليوم و علاقاتها مع منظمة التحرير الفلسطيني و الفتح والسلطة الفلسطينية و التحولات المهمة السريعة في الاوضاع الاجتماعية و السياسية الطارئة في فلسطين

Abstract
From Popular Resistance to Daunting Government: Hamas

After 2006 elections, the escalating tension between Palestinian politics’ competing organizations Hamas and Fatah ended with the Hamas’s control over Gaza. As a result of this situation, attentions toward Palestinian issue shifted from the Israeli occupation and the problems aroused as a result of this occupation to internal dynamics of Palestinian politics and the relations between Hamas and Fatah. This study aims to understand and explain these current developments, which brought the country into the de-facto war, by taking Hamas into its focus. Thus, Hamas’s structure, ideology and organization are examined in the first part. In the following parts, its relations between PLO, Fatah, and Palestinian Authority from its establishment to today are focused. In addition, the alterations of which Hamas experienced as a result of rapidly changing nature of political and societal conditions of Palestine are analyzed.


doğudan, Kasım-Aralık 2007, Yıl 1, Sayı 2