Wednesday, April 2, 2008

dogudan, sıfırıncı sayı


Siyasi Tahakküm - Mehmet Bekaroğlu
Kültürel Tahakküm - Aydın Çubukçu
Fikri Tahakküm - Nuray Mert
İktisadi Tahakküm - Cem Somel


Yayına başlarken...

Her yayın gibi, doğudan da onu yayımlayanların gözlediği bir ihtiyaçtan doğdu. Bu, Orta Doğu’da ve Türkiye’de egemen çevrelerin uyguladığı siyaset ile büyük halk kitlelerinin eğilimleri ve hissiyatı arasındaki çelişkiden doğan bir ihtiyaç idi. Dergiyi çıkarmak üzere bir araya gelenlerin ortak görüşü, bölgemize emperyalist müdahaleler ve devletlerin uyguladığı politikalar ile bölge halklarının çıkarları ve özlemleri arasında büyük bir kopukluk olduğudur.
Türkiye’de egemen sınıf neoliberal proje çerçevesinde devletin temelindeki uzlaşmaları, devletin kurumsal yapısını, iktisat politikalarını, sosyal politikaları değiştirirmektedir. Toplum buna direnmektedir. Mücadelenin haberlerini veren, halkın taleplerini yansıtan çeşitli yayınlar çıkmaktadır. Öyle ise, doğudan’a ne gerek var?
Neoliberal dönüşüm projesinin bir öğesi, emperyalist devletlerin Orta Doğu’da ve Orta Asya’da giriştiği askerî harekâtlarla, renkli darbelerle ve Büyük Orta Doğu Projesi gibi faaliyetlerle siyasî coğrafyayı yeniden şekillendirme çabasıdır. Türkiye’de ve Mısır’da uygulanan neoliberal reformlar ile Irak’ın ve Afganistan’ın işgali dünya çapında bir projenin mahallî uygulamalarıdır. Bölgemizde halklar bu dönüşümlerden ve müdahalelerden mağdur olmaktadır. Direnmektedir. Bölge çapında (ve daha geniş coğrafyada, dünya çapında) bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi veren halkların dayanışmasında ve yardımlaşmasında sinerji potansiyeli vardır.
Ne var ki Türkiye halkı bölgedeki gelişmeleri emperyalist ülkelerin ajanslarından ve emperyalizme sıcak bakan egemen medyanın merceklerinden, kalemlerinden öğrenmektedir. Doğu Konferans hareketi, 2003 yılında Türkiyeli aydınlarla komşu ülke aydınları arasında bire bir temaslarla bu iletişim engelini aşmak için oluştu. Mehmet Bekâroğlu’nun bu sayıdaki makalesi hareketin nasıl başladığını, geliştiğini ve ilkelerini anlatmaktadır.
Doğu Konferans hareketi sadece aydınlar arası temaslar ile ve uluslar arası konferans buluşmaları ile yetinemezdi. Bölgemizde az sayıda aydının kuracağı insanî ilişkilerin güçlenmesi ve topluma mal olması için, bölgemizde halkları birbirinden uzaklaştıran kökleşmiş ön yargıları ve ideolojik engelleri bertaraf etmek gerekmektedir. Türkiye toplumu cumhuriyet kurulduğundan beri yüzünü batıya çevirmiş, ve kendi kültürü ile, tarihi ile arasına mesafe koymaya, komşularına yadırgı durmaya ve belli bir açıdan bakmaya alışmıştır. Bu yabancı (ve bizce yanlış) açı Avrupamerkezcilik, modernleşme ve oryantalizm gibi kavramlarla örtüşmektedir.
Bu kavramları çok kısaca ve kabaca özetleyecek olursak: Avrupamerkezcilik ve modernleşme en masum yorumla belli bir toplumsal ve tarihsel tecrübenin (Avrupa’nın tecrübesinin) ürünü olan bir sosyal bilim dili ve mantığı ile diğer toplumları anlama ve değerlendirme çabasıdır. Daha gerçekçi bir açıdan Avrupamerkezcilik ve modernleşme az gelişmişliğin sebeplerini tamamen az gelişmiş toplumların iç dinamiklerinde arayarak emperyalist baskı ve müdahalelerin etkisini inkâr etmek; mevcut gelişmiş kapitalist toplumları medeniyetin nihaî ve en yüksek mertebesi olarak kabul etmek; emperyalizmin ülkelere müdahale ederek onları medenîleştirdiği iddiasını kabul etmek; ve gelişmiş kapitalist toplumlara benzemeyi makbul bir siyasî proje olarak benimsemektir, diyebiliriz.
Oryantalizm ise Avrupa’da ve Amerika’da gelişmiş ülkelerdeki aydınların ve bilim insanlarının kurduğu ‘Doğu’ imgesi ile Asya’daki az gelişmiş toplumlara hükmetme ve bunları şekillendirme faaliyetidir. Oryantalizm sadece Doğunun kendine has gerçekliğini tahrif etmekle kalmamakta, yeni bir Doğu gerçekliğini inşa etmektedir. Doğuyu irrasyonellik, geleneksellik, fanatiklik gibi nitelikler ile tanımlamakta, ve Avrupa’nın kendine medenîleştirme vazifesi çıkarmasına zemin sunmaktadır.
Nuray Mert’in bu sayıdaki makalesi, gelişmiş kapitalist ülkelerin kitle iletişimindeki hâkimiyetinin bu ön yargıları yaymaktaki rolünü anlatmaktadır. Aydın Çubukçu, gelişmiş ülkelerdeki egemenlerin dayattığı kültürün halklarda kendine güvensizliği ve geleceğe ümitsizliği nasıl için için telkin ettiğini teşhir etmektedir. Fransa ve İngiltere gibi dünkü sömürgeci bugünkü emperyalist devletler hunhar sömürgeci geçmişlerini resmen aklamaya girişirken Türkiye gibi ülkelerde siyasetçiler ve bir kısım aydınlar demokratikleşme ve hatta kalkınma ümidini emperyalist devletlerle sömürge benzeri ilişkiler ihya etmeye bağlamaktadır.
doğudan bu ideolojik ön yargılara ve güvensizlik telkin eden kültüre karşı cephede ileri bir mevzi teşkil etmeyi amaçlamaktadır.
doğudan’ın ilk sayılarının dosya konuları arasında Türkiye’nin doğuya bakışı; direniş hareketleri; devlet ve demokrasi; İran; emperyalizm, kapitalizm ve neoliberalizm; ve neoliberalizmin ideolojiler üzerindeki dönüştürücü rolü var. İlerde kadın sorunu ve Kürt sorunu gibi önemli sosyal ve siyasî konuları tartışmaya açmak istiyoruz. Bu ve benzeri konular birçok farklı zeminde tartışılmaktadır. doğudan olarak bu konuları tartışırken mümkün olduğunca eleştirel olmaya çalışacağız ve meselelerin gözden kaçan boyutları ile kasıtlı olarak gözardı edilen yönlerini işlemeye gayret edeceğiz. Hâlihazırdaki literatürün bu konuları ele alış şeklini ve bu konular bağlamında Orta Doğu toplumlarına yönelik bakış açısını da eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmeye çabalayacağız. Söz konusu literatürün emperyalizmi besleyen ve meşrulaştıran önemli bir etken olması da doğudan’ı yayımlama saiklerinden biridir. Dosya konusu olarak ele alınacak bu temaların yanında dergide gündem değerlendirme yazıları, kitap tanıtmaları, biyografik notlar, sanat değerlendirme yazıları da yayınlanacaktır.
Bölgemizi ilgilendiren birçok hayatî sorun, dergimizde muhtemelen sık sık tartışılacaktır (Mehmet Bekâroğlu bu sayıdaki makalesinin sonunda bunlardan bazısına değinmektedir). Demokrasi mücadelesi ile anti-emperyalist mücadelenin yarattığı ikilem, bağımsızlık mücadelesinde milliyetçilik tuzağı, medeniyetler çatışması gibi meseleleri tekrar tekrar ele almak gerekecektir.
Derginin işlevini fikrî tartışmalardan ve doğru bilgi vermekten ibaret görmek yanlış olur. Kapitalizmin insanın insanla münasebetini barbarlığa ve insanın tabiatla münasebetini sürdürülemez bir noktaya sürüklediği gözle görünmektedir. Dünyada siyasî ve sosyal gelişmeler kapitalizmin mağdurlarını ortak bir çizgiye doğru itmektedir. Mağdurlar, 20. yüzyılda halkları birbirine düşürmek için kullanılan (ya da zamanında anlamlı görünen) bazı ideolojik ve siyasî cepheleşmeleri artık sorgulamaktadır. İnsanlar neoliberal dönemde bir yandan gerçek sıkıntılardan kaynaklanan, öte yandan egemenler tarafından kışkırtılan ve her hâlükârda mağdurların düzene karşı birleşmesini köstekleyen (Nuray Mert’in makalesinde değindiği) kimlik siyasetini de giderek daha çok sorgulamaktadır. Bugün hepimiz, emperyalist müdahaleler ve neoliberal dönüşümler ortamında, Mehmet Bekâroğlu’nun yazısında değindiği ahlakî sorun ve mesuliyet ile karşı karşıyayız.
Bölgemizde asırlarca süren Osmanlı etkisi ve Türkiye’nin bugün bölgedeki ağırlığı, Türkiye toplumuna ayrı bir sorumluluk yüklemektedir. Doğu Konferans hareketinin Türkiye’de başlatılması, 1 Mart 2003’te ABD askerlerinin Türkiye toprakları üzerinden Irak’i işgale etmesine izin veren tezkerenin Mecliste reddedilmesinin bölgede halkları indinde olumlu yankıları, Doğu Konferans hareketinin Kasım 2005’te İstanbul Buluşmasında bölgemizden gelen misafirlerin takdir ve şükran ifadeleri Türkiye toplumunun ve aydınlarının inisyatif alma potansiyelini ve aynı zamanda mesuliyetini ortaya koydu. doğudan bu mesuliyeti yerine getirme çabalarından biridir. Mesuliyetin bir gereği, Türkiye toplumunun yukarıda bahsettiğimiz Avrupamerkezcilik ve oryantalizm eğilimleri konusunda kendi kendisiyle hesaplaşması ve özeleştirmesidir. Dergimiz birinci sayısını buna ayırdı.
doğudan’ı yayımlamak için değişik görüşlere sahip insanların bir araya gelmesi gelecek için ümit vaad etmektedir. Bu sayıda Mehmet Bekâroğlu, Aydın Çubukçu ve Nuray Mert’in kapitalizmin siyasetine ve kültürüne karşı geliştirdiği tavır, ve Cem Somel’in maddî sosyal ilişkilerden hareketle kapitalizmin çıkmazını teşhiri, doğudan’ın ileriki sayılarında baskı ve sömürüden azat bir dünya inşa etme tartışmasına girizgâh olarak görülebilir.
Elinizdeki sıfırıncı sayı ile sizi dergiye yazmaya ve dergiyi okumaya davet ediyoruz. Dergiyi hazırlama sürecinde yayın kurulunun temas ettiği yazarlardan gördüğü ilgi, derginin Türkiye toplumunda hissedilen bir ihtiyaca tekabül ettiğini, bir boşluğu dolduracağını göstermektedir.
doğudan’ın elinizdeki sıfırıncı sayısına katkı yapan dört kişi yayın kurulunun nispeten kıdemli neslinden üyeleridir. Derginin asıl kuvvetini yayın kurulunun çoğunluk genç üyeleri oluşturmaktadır. Dergiye canlılığını onlar vermektedir ve gelecek sayılarda dergi onların katkıları ile hayatiyetini geliştirecektir.
Doğu Konferans hareketi, bir ortak arayış zemini üzerinde birlikte hareket arzusu ile başladı. doğudan dergisinin bu zemini daha da genişleteceğini ve Doğu Konferansının hem yurdumuzda hem de bölgemizde kurduğu bağları kuvvetlendireceğini ümit ediyoruz.

doğudan yayın kurulu

No comments: